Kaynak: Devlet
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü
|
|
|
(BU SAYFADAKİ RESİMLERİ FARENİZLE TIKLAYARAK BÜYÜTEBİLİRSİNİZ.)
ÇİLEHANE (DELİKLİ TAŞ):
Çilehane, giriş ve çıkışı bulunan küçük bir mağaradır. İlçe merkezinin 3 km. doğusunda meyilli bir tepededir. Mağara girişi, bir insanın yürüyerek rahatça girebileceği genişliktedir. Mağara içerisinde yüksekçe bir yerde ve bir insanın zorlukla geçebileceği, dışarı açılan bir delik vardır. Hacı Bektaş Veli'nin bu mağarada zaman zaman halvete kaldığı söylenmektedir. Delikli Taş olarakta bilinen Çilehane, Hacıbektaş'ta en çok ziyaret edilen yerlerdendir. Yaygın bir inanışa göre, günahı olan insan, zayıf dahi olsa bu delikten geçemezmiş. Delik onu sıkarmış; bir adak adayınca serbest bırakırmış. Günahı olmayanlar, delikten rahatça geçermiş.
Çilehane'nin bulunduğu tepenin batısında kesme taştan yapılmış, kemerli bir çeşme vardır. Suyun aktığı geniş oluğun üzerindeki 967 (M.1559) tarihli yazıtta şunlar yazılıdır: "Âb-ı Zemzem didi Bektâş-ı velî ma'lûm-u nâs / Sâhib-ül-hayrât Mîr Mahmûd Muammer Ayâs / Târîhi Dokuzyüz altmışyedi'de oldu temâm / An Abdâl-i Bektâşî Hüseyn an der Aras." Bu yazıttan çeşmenin, Mir Mahmut Muammer Ayas tarafından 967 (M.1559-1560) yılında yaptırılmış olduğunu anlıyoruz. Çeşmedeki 1326 (M.1908) tarihli yazıtta ise şunlar yazılıdır: "Çakıran karyesinden bir mîr-i âtıfet hû / İsmi ânın Kahraman, hayrâtı idüb arzû / Bir bağçe kıldı inşâ bir çeşme itti icrâ / Hizmette kasdı hâlâ Derâh-ı Pîr'e yâhû / Baba efendi elhakk sa'y eylemekte ancak / Namında Feyzî mutlak fikreylesen ayân bû / Bir çıktı cevher âsâ târihi söyle Baba / Bu bağçe pek dilâra oldu bu çeşme dilcû - Sene 1326." Bu ikinci yazıttan, Fevzi Baba zamanında Çakıranlı Karyesi'nden Kahraman adlı bir kişi tarafından, çeşmede ve çevresinde düzenlemeler yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Suyunun şifalı olduğuna inanılan bu çeşme, Zemzem Çeşmesi olarakta bilinmektedir.
Çilehane'nin bulunduğu meyilli tepede, mitolojik yönden Hacı Bektaş Veli ile ilgisi olduğuna inanılan Minder Kaya ve Kulunç Kaya vardır. Mindere benzeyen bir kaya ve arka tarafında sırt yaslanabilecek ikinci bir kayadan oluşan Minder Kaya'ya, Hacı Bektaş Veli'nin oturduğuna inanılmaktadır. Kulunç Kaya ise, yine bu bölgede olan hafif meyilli bir kayadır. Sırt ağrısına iyi geldiği söylenen ve sırt üstü yatarak aşağı doğru kayılan kaya, üzerinde kayılmasından dolayı parlak bir görüntü kazanmıştır.
Tel örgü ile koruma altına alınmış olan Çilehane girişinde oluşturulan "Ozanlar Yolunda", Alevi-Bektaşi anlayışında “Yedi Ulu Ozan” olarak anılan Nesimi, Yemini, Fuzuli, Şah İsmail Hatai, Kul Himmet, Virani ve Pir Sultan Abdal’ın heykelleri yer alıyor. Yolun devamında ise Aşık Veysel, Davut Sulari, Yunus Emre, 18.yüzyıl ozanlarından Aşık İbrahim ve Feyzullah Çınar'ın heykelleri yer alıyor. Ozanlar Yolu’nun sonunda 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas'ta Madımak Otelinin yakılmasında hayatlarını kaybedenler anısına dikilmiş "Ozanlar Anıtı" ve 17 Mayıs 2002 tarihinde kaybettiğimiz büyük ozan Aşık Mahzuni Şerif'in mezarı ve anıtı yer almaktadır.
Çilehane tepesinde yer alan Hacı Bektaş Veli heykeli, Radyo Barış tarafından yaptırılmış olan dört kişinin semah dönüşünü tasvir eden heykeller, bu heykellerin hemen alt tarafında yer alan Nazım Hikmet Ran'a ait heykel, "Ozanlar Yolu" nu tamamlayan unsurlar olarak karşımıza çıkıyor.
Çilehane’deki Anfi Tiyatroda ise Hacıbektaş Belediyesi'nin yaptırdığı "İnsanlık Anıtı ve Müzesi" yer almaktadır. Ozanlar Yolu’nun doğusunda Hacıbektaş Belediyesi tarafından oluşturulan “İz Bırakan Aydınlar Mezarlığı”nda ise, öldüklerinde Hacıbektaş’ta defnedilmeyi vasiyet eden Turhan Selçuk, İlhan Selçuk, Fikret Otyam ve Araştırmacı-Yazar Avukat Şakir Keçeli'nin mezarları bulunmaktadır.
BEŞTAŞLAR:
İlçe merkezinin kuzeyinde, 5 km. uzaklıkta, Çivril köyü yakınlarında beş adet büyükçe taşın bulunduğu yerdir. Hacı Bektaş Veli hayatta iken, bu taşların konuştuğu ve şahitlik yaptığına ilişkin bir söylence anlatılmaktadır. Vilayetname de yer alan söylence şöyledir: "O zaman otlaktaki sığırlara, köyden her gün bir kişi nöbetle bakarmış. İdris Hoca'nın otlaktaki sığırlara bakma sırası geldiği bir gün önemli bir işi çıkmış. Hacı Bektaş Veli hayvanlara bakma işini üstlenmiş. Hayvanlar otlayarak Mucur istikametine doğru yayılırlarken, İdris'in kardeşi Sarı kendi öküzlerini getirip bunlara katmış. Hacı Bektaş Veli de "ben bunları görüp, gözetemem, bir zarar gelirse karışmam" demiş. Sarı dinlememiş, bırakmakta ısrar etmiş. Bunun üzerine Hacı Bektaş Veli, çevredeki beş tane büyük taşa hitaben "Siz tanık olun, Hacet vaktında şehadet edersiniz" demiş. Sarı'nın öküzlerini kurt parçalamış. İş Kadı'ya düşmüş. Hacı Bektaş Veli, beş tane şahidim var demiş. Onları otlak yerine götürüp, taşlara seslenince hepsi yuvarlana yuvarlana huzura gelmiş ve tanıklık etmişler."
Beştaşların hemen yakınında ise bir çeşme, bir cem evi ve kesilen kurbanların pişirilmesi için ocaklar bulunmaktadır. Burada konaklayabilmek için çadır kurulabilecek alan ve prefabrik yapılar bulunmaktadır.
BALIM EVİ (Kadıncık Ana Evi):
Karahöyük'ün güneyindeki dere kenarındaki tarihi Akpınar Çeşmesi'nin arkasında bulunan Balım Evi'ne, Kadıncık Ana Evi'de denmektedir. İdris Hoca'nın evi olduğu ve Hacı Bektaş Veli'yi bu evde konuk ettiği bilinmektedir. Hacıbektaş'ın en eski yapılarından olan bu ev, geçmişte Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce restore edilmiş olmakla birlikte, bugün için kendi kaderine terkedilmiştir.
Kadıncık Ana, Alevi-Bektaşi anlayışında kadının rolü ve konumunu gösteren simgesel bir öneme sahiptir. Alevi-Bektaşi düşüncesinde isimleri geçen Fatma Nuriye Hanım, Kutlu Melek ve Fatma isimlerinin aslında aynı kişi olduklarını ileri sürenler olduğu gibi, bu ismlerin farkı kişiler olduğunu ifade edenlerde bulunmaktadır.
Balım Evi üç odadan oluşmaktadır. Birinci oda tek kemerli olup, üç küçük penceresi vardır. Bu odanın sol tarafındaki eğri duvar, yıkılmak üzere iken Hacı Bektaş Veli'nin yıkılmasına engel olduğuna dair anlatılan ve Vilayetnamede yer alan söylenceye konu olan duvardır. Üçüncü odanın tavanı da kemerli olup, tüm odaların küçük aydınlatma pencereleri vardır.
KARAHÖYÜK:
İlçenin merkezinin kuzeyinde, üzerinde yer yer çam ağacı bulunan tepedir. Hacı Bektaş Veli'nin Suluca Karahöyük'e Güvercin olarak indiği ve ilk müritleri ile toplantı yaptığı söylencesinde adı geçen yer burasıdır. Prof. Dr. Kemal Balkan tarafından 1967 yılında Karahöyük'te başlatılan ve aralıklarla sürdürülen arkeolojik kazılarda Helenistik, Roma, Frig, Hitit ve Bronz çağlarına ait katmanlar tesbit edilmiştir. Bulunan eserler arasında her döneme ait seramikler çoğunluktadır. Sözkonusu eserler, Hacıbektaş Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.
HIRKA DAĞI:
Hacı Bektaş Veli'nin hırkasını yaktığı söylenen ve bu söylenceden adını almış olan dağdır. Hacıbektaş'ın güneyinde ve ilçeye yaklaşık 15 km. uzaklıktadır. Volkanik bir dağ olan Hırka Dağının yüksekliği 1670 metredir. Dağın etekleri meşe ağaçları ile kaplıdır.
Hırka Dağı ve Hacı Bektaş Veli'ye dair Vilayetname'de aktarılan aşağıdaki söylence, Ardıç ağacının Alevi-Bektaşi düşüncesindeki simgesel değerini de ortaya koymaktadır. Söylence şöyledir: "Hacı Bektaş Veli, Kayseri'den Suluca Karahöyük'e gelirken uğradığı köyde gösterdiği kerametleri farkeden köylüler, 'Himmet Dilemek' için onu aramaya başlarlar. Kızılırmağı geçmiş olan Hacı Bektaş Veli, Hırka Dağının zirvesine ulaşır. Dağın zirvesindeki ardıç ağacının dibine oturur ve şöyle der: 'Ey ardıç, pürün ve budağınla üzerimi örtüp beni gizle. Kıyamet gününde sana himmet kılam.' O ardıç ağacı pürü ve budağı ile bütünüyle eğilip, Hünkar'ı sır etti. O ardıca 'Devecik Ardıcı' dediler. Hünkar'ı bulamayan köylüler ise, köylerine döndüler."
Vilayetnamedeki Hırka Dağına ilişkin bir diğer söylence ise şöyledir: "Karahöyük'ün sert kışı ve soğuğundan şikayetlenen dervişler 'Havası daha iyi yere gidelim' derler. Hacı Bektaş Veli, 'Hakikate ulaşmak için, bu yerden daha yüce bir yer olsa idi orada otururdum.' der. Birgün halifeler ve dervişlerle hırka dağına gelir. Orada bulunan, ardıcın dibinde oturur. Odun toplanıp ateş yakılır. Alevler iyice yükselince Hacı Bektaş Veli ateşin etrafında kırk defa döner. Sonra, sırtındaki hırkayı çıkarıp ateşin üstüne bırakır. Hırkanın külünü alıp havaya savurur. Etrafındakilere 'İşte bu kül zerrelerinin herbirinin düştüğü yerde bir ağaç bitsin ve bu kıyamete kadar devam etsin.' der."
ATKAYA:
İlçenin güneyinde, Bala Mahallesindeki büyükçe bir kaya parçasıdır. Hacı Bektaş Veli'nin, üzerine binip at gibi yürüttüğü söylenilen bu kaya "Atkaya" olarak bilinmektedir. Bu kayanın yanında, mezar taşında "Buhâra'lı Şeyh Hacı Hamza Efendi" adının ve "3 Nisan 1328 (M.1912)" tarihinin yazılı olduğu bir mezar vardır. Buhara'lı Şeyh Hacı Hamza Efendi'nin, Dergah'a gönderilen Nakşi şeyhlerinden olduğu bilinmektedir.
Atkaya'ya dair Vilayetname'de anlatılan söylence şöyledir: "Akşehir'de oturan erlerden Seyyid Mahmud Hayrani'nin, bir arslana at gibi binmiş, eline de bir yılan alıp kamçı gibi kullanarak, üçyüz dervişi ile gelmekte olduğu Hacı Bektaş Veli'ye bildirilir. Hacı Bektaş Veli, bahse konu kayanın üzerine binerek, gelen erenleri karşılamaya gider. Hayrani Seyyid Mahmud, Hacı Bektaş Veli'yi bir kayaya binip kendilerini karşılamaya geldiğini görünce, ona büyük bir saygı duyar."
BEKTAŞ EFENDİ TÜRBESİ:
Hacı Bektaş Veli Müzesinin batısında ve 150 metre kadar uzaklıktadır. Türbede mezarı bulunan Bektaş Efendinin hayatı hakkında fazla bir bilgi bulunmamaktadır. Türbe üzerindeki yazıttan, Bektaş Efendi Türbesinin 1603 yılında yapıldığını anlıyoruz. Yazıtta şunlar yazılıdır: "Bennâ hazâ eş-şeyh merhum Bektaş bin Mahmud an evlâd-ı el-Hacı Bektaş el-Horasani İsna Aşer ve elf 1012 (M.1603).”
Kesme taştan yapılmış olan türbe, Balım Sultan Türbesi ile benzerlik göstermektedir. Balım Sultan Türbesi önündeki kemerli bölüm bu türbede yoktur. Türbenin önünde dikdörtgen planlı bir giriş bölümü bulunmaktadır. Bu bölümden bir kapı ile sekizgen planlı Bektaş Efendi Türbesine ulaşılır. Türbe üzerindeki kubbe, sekiz köşeli piramit şeklinde ve sivri külahlıdır. Türbenin giriş kapısı üzerinde şu yazıt yer almaktadır: "Hacı Bektaşi Veli evlâdından Çelebi Cemaleddin Efendi tarafından tamiri fi sene 22 Eylül 1322, fi sene 16 Şubat 1324. (M.1904-1906)” Bu yazıttan ise, Çelebi Cemalettin Efendi tarafından, 1322-1324 (M.1904-1906) yıllarında türbede onarım yaptırdığını anlıyoruz.
CUMA CAMİİ:
Hacıbektaş ilçe merkezinde iki cami bulunmaktadır. Tekke Camii'ne dair bilgileri, Hacı Bektaş Veli Dergahı'nı anlattığımız sayfada paylaşmıştık. İlçe merkezindeki diğer cami, Cuma Camii olarak bilinmekte olup, Savat mahallesi, Cuma sokaktadır.
Cami, kesme taşla inşa edilmiştir. Caminin önünde, üç kemerden oluşan bir yapı bulunmaktadır. Yaptırılan onarımlar sırasında kemerler, camekan ile kapatılmıştır. Kemerli bölümdem sonra gelen ve cemaatin namaz kılmasına ayrılmış bölüm, camekanla kapatılan kemerli böümden birbuçuk metre kadar daha yüksektir. Caminin kuzeydoğusunda ve cami dışındaki merdivenle minareye çıkılmaktadır. Dört küçük kemerden oluşan minarenin külahıda taştandır.
Cemaatin namaz kılmasına ayrılan bölümün girişinde, camiye ait bir yazıt bulunmaktadır. Yazıtta "Bina haze’l-mescid fî eyyam-ı sultan’ü’l-azam Selim Şah bin Bayezid Han Ali bin Şehsüvar Bey fi sene 926" yazılıdır. Yazıttan, caminin Selim Şah oğlu Bayezid Han oğlu Şehsüvar Bey tarafından 926 (M.1519-1520) yılında inşa ettirildiğini anlıyoruz.
HACIBEKTAŞ'TAKİ TARİHİ ÇEŞMELER:
Hacı Bektaş Veli Türbesi içerisindeki Üçler Çeşmesi ve Aslan Ağzı çeşmesi; Çilehane'deki Zemzem Çeşmesi ve Dedebağ'daki Şeker Pınarı Çeşmesinin, gözönünde olmaları nedeni ile daha bakımlı olduklarını gözlemleyebiliyoruz. Hacıbektaş'taki tarihi değere sahip diğer çeşmelere ilişkin görüntülerden; gereken bakımın yapılmadığını, yıkılıp yokolmaya terk edildiklerini görebiliyoruz.
Çeşmelerin üzerindeki yazıtlardan, en eskisinin 1559 yılında yapılan Zemzem Çeşmesi olduğu, en yenisinin de 1850 yılında yapılan Dedem Pınarı Çeşmesi olduğu anlaşılıyor.
Akpınar Çeşmesi: Balımevi'nin Karahöyük'e bakan tarafında ve hemen aşağısında, düzgün sarı kesme taştan yapılmış bir çeşmedir. Yuvarlak kemerli çeşmenin üzerinde yanyana iki yazıt bulnmaktadır. Sağdaki yazıtta "Kabul olsun diye her kim nazar etse bu tarihim / Şükür hamd olsun ol hakka erişti menzile rahim / Ruhu şad ola her kim hayır ile yad eylese ruhum / Edendir sahib'ü'l-hayrat adı Derviş İbrahim 1138" yazılıdır. Yazıttan çeşmenin, 1138 (M.1774-1775) yılında Derviş İbrahim tarafından yaptırıldığını anlıyoruz. Soldaki yazıtta ise, "T.C. Anıtlar Derneği Tamir Etti. 1 Eylül 1961" yazılıdır. Tamiratlar sırasında yalak ve tahliye havuzu yenilenmiştir.
Hoca Fakih Çeşmesi: Savat Mahallesi, Cami Sokakdaki çeşme düzgün kesme taşlarla yapılmış. Üçgen alınlıklı ve yuvarlak kemerli olarak inşa edilmiştir. Önündeki yalak ve havuz, sonradan çeşmeye ilave edilmiştir. Çeşme üzerindeki iki yazıttan üsttekinde, çeşmenin “Anıtlar Derneği tarafından 1962 yılında tamir ettirildiğini” yazılıdır. Alt sıradaki 4 satırlık Osmanlıca kitabede ise "Bismillahirrahmanirrahim / Sahib’ü’l-hayrât eş-Şeyh Abdüllâtif / İptida tamiri etti tecdîd Rızâ / Ahali tarafından tamir olundu fi 1325" yazılıdır. Yazıttan, Şeyh Abdüllâtif tarafından tamirat yaptırıldığını; Rızâ Ahâlî tarafından da 1325 (M.1907-1908) yılında tekrar tamir edildiğini öğreniyoruz.
Üçpınar Çeşmesi: Savat mahallesindeki Hoca Fakih Çeşmesi ve Cuma Camii'nin batısına giden yolun sonundadır. Ön kesimde sol yandan devam eden ve yalağa bağlanan su kanalı bulunmaktadır. Üçgen çatılı çeşmenin, kemer yaylarının simetrik olmayışının, yapılan onarımlardan kaynaklandığını akla getirmektedir. Kaplama taşlar ve derz sıvalarından, özensiz bir onarım yapıldığı anlaşılmaktadır. Yola bakan yan duvarındaki onarım yazıtında, çeşmenin 1228 (M.1813-1814) yılında İbrahim isimli bir kişi tarafından onarıldığı yazılıdır.
Savat Pınarı (Hediye) Çeşmesi: Savat Mahallesi, Ahmet Taner Kışlalı sokağındaki çeşme, sarı ve kahverengi taşlardan yapılmış. Üçgen alınlıklı çeşme üzerindeki ve en üstteki 4 satırlık mermer yazıtta, "Hû / Mürûr-ı vakt ile bu çeşme-i dil-cûy bi-iştibâh / Esasından harâb-u nâ-bedîd olmuş idi nâ-gâh / Kemâ-kân Türbedar Hacı Mehmed Baba yaptırdı / Mücedded-i sâl bin üç yüz on üçde hasbet-en-lillah Fi sene 1313" yazmaktadır.
Onun altındaki yazıtta "Sâhib’ü’l-hayrât ve’l-hasenât ve râgıb-ü’l-cennet / ve’d-derecât halâ Kapudan-ı Derya Gazi Hüseyn Paşa / Hazretleri’nin kahvecisi Uzun Ali oğlu Veli / Ağa’nın fî-sebilillâh Hediyye isminde çeşmesidir. 1218" yazmaktadır. En alttaki kitabede ise, “Anıtlar Derneği Tamir Yaptı 1962” yazmaktadır.
Yukarıdaki yazıtlardan; çeşmeyi Kaptan-ı Derya Hüseyin Paşa’nın kahvecisi Uzun Ali oğlu Veli Ağa’nın 1218 (M.1803-1804) yıllarında yaptırdığını, çeşmeye Hediyye isminin verildiğini, 1313 (M.1895-1896) yıllarında Türbedar Hacı Mehmed Baba tarafından yenilendiği; Anıtlar Derneği tarafından 1962 yılında bakım ve onarımının yapıldığı anlaşılmaktadır.
Feyzullah Baba Çeşmesi: Bala Mahallesi, Taşçılar Sokaktaki çeşme, üçgen alınlıklı olarak inşa edilmiştir. Çeşme üzerindeki birinci yazıt, boyanmış olması nedeniyle okunamamaktadır. Ancak, yazıtın sonunda "Feyzullah Baba Çeşmesinden su içilmesinin gerekliliği" yazılı olduğu anlaşılmaktadır.
Yanındaki küçük yazıtta ise, Anıtlar Derneğinin 1962 yılında tamirat yaptırdığı yazılıdır.
Dedem Pınarı (Saatçi Ali Dede) Çeşmesi: Bakıbağ Çiftliği yolu üzerindedir. Daha çok sarı kesme taşlarla inşa edilen çeşmenin kemerinde, sarı ve kırmızı kesme taşlar dönüşümlü olarak kullanılmıştır. Çeşmenin üst kısmına, içbükey saçak yerleştirilmiştir.
Çeşme üzerinde üç yazıt bulunmaktadır. Alınlıkta yazıtta "Maşaallah 1321" yazmaktadır. İç duvardaki ilk yazıtta, "Harab idi bu çeşme-i çeşm şefkatle görüp nâ-gâh / Şürû etti hemen tecdîd ve temhide bi-avnillâh / Serâser sâl-ı bin üç yüz yigirmi üçte yaptırdı / Mükemmel Türbedâr el-Hac Feyzullah-ı Babaullah Sene 1323" yazılıdır.
Aynı duvarda, bu kitabenin hemen altındaki, zorlukla okunan ikinci kitabede; "Hayrât-ı Saatçi Ali Dede’nin / Bu . etti bünyâd / Atşânı def olsun gelip gidenin / Hayr dua okusun Müslimin ibâd / .. hitâm .. / Revân oldu akdı bu âb dîde / Sene bin iki yüz altmış yedide / Tarihini yazdı taşına üstâd" yazılıdır.
Kitabelerden, çeşmenin Saatçi Ali Dede tarafından 1267 (M.1850-1851) yıllarında inşa edildiğini; 1321 (M.1903-1904) yılında, alınlıktaki kitabenin düzenlendiğini; 1323 (M.1905-1906) yılında ise Türbedar Hacı Feyzullah Babaullah tarafından onarıldığını anlıyoruz.
Baba Pınarı Çeşmesi: Kırşehir yolu üzerinde ve ilçeye yaklaşık 3 km uzaklıktaki Babapınar Çftliğndedir. İki oluktan akan su, önce dar bir havuza, sonrasında daha geniş bir havuza verilmiştir. Çeşme şekli ve boyutları ile, Bakıbağ yolu üzerindeki Dedem Pınarı çeşmesine çok benzemektedir. Çeşme üzerine kazınmış olan "Maşaallah" yazısı da benzer özelliktedir.
Çeşmenin üst kesimindeki dört satırlık onarım kitabesinde, "Harab idi bu çeşme-i çeşm şefkatle görüp nâ-gâh / Şürû etti hemen tecdîd ve temhide bi-avnillâh / Serâser sâl-ı bin üç yüz yigirmi üçte yaptırdı / Mükemmel Türbedâr el-Hac Feyzullah-ı Babaullah Sene 1323" yazmaktadır.
Baba Pınarı Çeşmesi. onarım kitabesi, Dedem Pınarı Çeşmesi’nin onarım kitabesiyle birebir aynıdır. Dedem Pınarı Çeşmesi’ni onartan Feyzullah Babaullah’ın aynı sene (M.1905-1906), Baba Pınarı Çeşmesi’ni de onarttığı ve kitabeyi, aynı boyut ve kalıpta hazırlattığı anlaşılmaktadır.
(Hacıbektaş WEB yukarıdaki metnin hazırlanmasında, Bedri NOYAN'ın "Hacıbektaş Dergahı ve Türbesi" çalışmasından, broşürlerden ve ansiklopedik bilgilerden yararlanmıştır.)
|
|
|
|
|
|