HER ŞEY ALLAH'TAN
(Bir tren kazasının "Takdiri ilahi" , "Her şey Allah'tan" şeklindeki yaklaşımlarla açıklanmasını eleştiren birinin, guruptaki Avni Anıl'a ne düşündüğünü sorması üzerine, Avni Anıl'ın anlattığı fıkradır.)
Bektaşi'nin biri her gün kasabada 'Her şey Allah'tan', 'Her şey Allah'tan' diye mırıldanarak dolaşır dururmuş. Bir gün kasabanın serseri delikanlılarından biri, yine böyle mırıldanarak dolaşmakta olan Bektaşi'ye arkasından sessizce yaklaşmış, ensesine okkalı bir şaplak atmış. Canı fena halde yanan Bektaşi'nin pür hiddet dönüp kendisine ters ters baktığını görünce;
-Öyle ne bakıyorsun baba erenler demiş, hani her şey Allah'tandı.
-Tabii demiş Bektaşi, her şey Allah'tan da, ben hangi deyyusu aracı ettiğine bakıyorum.
HANGİSİ SARI, HANGİSİ KIRMIZI
(İlhan Selçuk'un bir köşe yazısından alınmıştır.)
Bektaşi - ya da Alevi - iki öküzüyle tarlasını sürermiş; kırmızı öküz az yem yiyip, çok çalışırmış; sarı öküz lanet mi lanetmiş. Hem çok yermiş, hem tembelmiş. Bir gün öfkelenmiş Bektaşi:
-Ey Allahım! demiş, şu sarı öküzün canını al da kurtulayım...
Baba Erenler ertesi sabah ahıra girince ne görsün! Kırmızı öküz sizlere ömür, sarı lanet capacanlı... Dışardan bir çocuk çağırmış Bektaşi, öküzleri göstermiş:
-Ulan, demiş; bunların hangisi sarı, hangisi kırmızı? Çocuk göstermiş:
-Bu sarı, bu kırmızı! Bektaşi gözlerini göğe çevirmiş:
-İmanım, demiş; bacak kadar çocuk renkleri biliyor da, sen ayıramıyor musun?
ŞİMDİ YALNIZ KALDIM
Bektaşi dalıp gitmişti. Güzel ve sakin bir havada tanrıyla başbaşaydı. Belli ki tanrı ile halleşiyordu. Onun dalgınlığını izleyen, yakınındaki masada oturan merakla sordu:
-Dalmış gitmişsin, kimin kimsen yok mu, yalnızmısın?
Daldığı alemden ayrılmak zorunda kalan Bektaşi:
-Asıl şimdi yalnız kaldım.
ORASINI ALLAH BİLİR
Şarap yapmak yasaklanmış; sıkı bir kontrolle, şarap yapan yakalandığında kellesi vuruluyordu.
Bağ bozumu vakti geldiğinde, Bektaşi üzümlerin suyunu küplere doldurdu. Durumdan haberdar olan hükümdar, Bektaşinin küpleri başına geldiğinde, hiddetle sordu:
-Üzüm suyu küplere ne için dolduruldu?
Bektaşi, yakalanmışlığının telaşı ile cevap verir:
-Dolduruyorum ki, orada sirke olsun.
Hükümdar, biraz yumuşayarak yeniden sordu:
-Sirke dersin ama, ya şarap olursa!
Hükümdarın yumuşadığını gören Bektaşi:
-Orasını Allah bilir, dedi.
İTİBAR
Softanın biri Bektaşinin önüne geçti:
-Ey Erenler; iyisin, hoşsun, ilim irfan sahibisin; bir de oruç tutup, namaz kılsan, bizim nazarımızda da itibarın olur o zaman, dedi.
Bektaşi gülümseyerek:
-Sizin nazarınızda itibar kazanmak için, tanrı önündeki itibarımı zedeleyemem, dedi.
ALDATMAK
Meyhanelerden çıkmazdı hiç. İçkisini içer, geç vakitte naralar atarak evinin yolunu tutardı. Ne çocuğuna, ne eşine, ne anasına, babasına ve ne de çevresine hayrı dokunmamıştı. 'Ayyaş Hamdi' böyle bir yaşamın sonunda rahmetli oldu. Cenaze namazı kılındıktak sonra imam sordu:
-Merhumu nasıl bilirsiniz?
-İyi insandı... Kimseye kötülüğü olmadı... Toprağı bol olsun... ve benzer cevapları duyan Bektaşi sabredemedi ve yanındakinin kulağına fısıldadı:
-Bizi neyse de, Allahı da aldatmaya yelteniyorlar.
BİR DE SENİN KULUNA BAK
Bektaşi Baba İstanbul'da gezinirken, padişahın sarayı olduğunu zannettiği görkemli bir binanın yakınından geçmekte idi. Binanın önünde şatafatlı bir fayton durmakta idi. Binadan sırmalı elbiseleri olan adam çıkınca, muhafızlar selama durdu. Adam faytona binerken, Bektaşi meraklalandı ve muhafızlardan birinin yanına sokularak sordu.
-Faytona binen padişahmıdır?
-Hayır padişahın bir kuludur. Cevabını aldı.
Bektaşi, tepeden tırnağa önce faytondaki adama baktı. Sonrada kendi haline baktıktan sonra, ellerine açarak:
-Tanrım, bir padişahın kuluna bak! Sonra, bir de senin kuluna bak! Diye söylendi.
KABAHAT TARLAYI GÖSTERENDE
Köylü yağmur duasına çıkıyormuş, Bektaşi'ye 'sen de gel' demişler. Baba Erenler kalabalığa katılmış, yolda küçük tarlasının yanından geçerken elindeki sopayı tarlaya dikmiş, göğe bakarak:
-Bizimki de burası, demiş.
Duadan sonra bir yağmur bir yağmur; ortalığı seller basmış. Bektaşi'nin tarlasında ne varsa sular almış götürmüş. Bu manzarayı gören Bektaşi, ellerini yukarı kaldırmış:
-Ulan, demiş; kabahat sende değil, bu tarlayı sana gösterende...
AKŞAMDAAAAAN AKŞAMA
Zaptiyebaşı yolda çakırkeyif rastladığı Bektaşi'yi çevirmiş ve kükremiş:
-Söyle bre zındık, namaz vakti cami mihrabında secdeye vardığın olur mu?
Erenler çok hızlı ve çok vurgulu bir biçimde cevaplamış:
-Her bayram, her bayram.
Zaptiyebaşı bu kez:
- Peki ey kafir, şarap zıkkımlanır mısın? diye sormuş.
Bektaşi suçüstü yakalanmış olmasının ürkekliği ve yalana başvurmanın faydasının olmadığının farkına vararak, eliyle küçümseme işareti yaparak yanıt vermiş:
- Eh, akşamdaaaaan akşama.