ANA SAYFA
HABERLER
HACIBEKTAŞ
HACI BEKTAŞ VELİ
KÜLTÜR VE SANAT
HBV Anma Etkinlikleri
Gürbüz Sapmaz
Mithat Bektaş
Kazım Kalaycı
Bektaşi Fıkraları

ALBÜM
SANAL GEZİ
KÖYLERİMİZ
KÜNYE  VE  İLETİŞİM
SİTE HARİTASI






  Hava Tahmini

HACIBEKTAŞ

HACIBEKTAS

HACIBEKTAS

HACIBEKTAS

HACIBEKTAS

HACIBEKTAS

Kaynak: Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü

 



Buradasınız->: KÜLTÜR VE SANAT / 

2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Kısa Öykü Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Suriye ÖZEN “SEVGİDE GÜNEŞ DOSTLUKTA KARDEŞ” adlı öykü ile.
2.Murat TAPAR “TOHUM” adlı öykü ile.
3.Rahmi ÖZEN “GÜNEŞİ DOĞURMAYI BAŞARMAK” adlı öykü ile. 
2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Serbest Vezin Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Murat TAPAR "BARIŞA GEL SEVGİYİ BİL" adlı şiiri ile,
2.Hasan Özgür YETİŞTİRİCİ “SENİ SEN YAPAN” adlı şiir ile.
3.Cengiz SARICA "İNSAN VE SEVGİ" adlı şiir ile.
MANSİYON 1: Tülay KOÇAK "SEVGİYLE BARIŞLA YAŞAMAK GÜZELDİR" adlı şiir ile.
MANSİYON 2: Birtürk ÖZKAVAK "HACIBEKTAŞ İÇİN ÜÇLEME" adlı şiir ile.
2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Hece Vezni Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Mehmet Ali ERÖKSÜZ "KARDEŞLİK VAR BARIŞ VAR" adlı şiir ile.
2.Fikret DİKMEN “SORUYORUM" adlı şiir ile.
3.Ahmet ALAN “BİR CAN BİN CANI BESLER” adlı şiir ile.
MANSİYON 1: Kamber NAR "BARIŞ NE GÜZEL" adlı şiir ile.
MANSİYON 2: Nihat MALKOÇ "MUHABBET KERVANI" adlı şiir ile.

 

Kısa Öykü Yarışması Birincisi

Suriye ÖZEN

SEVGİDE GÜNEŞ DOSTLUKTA KARDEŞ 3

 

‘Sevgi, muhabbet kaynar yanan ocağımızda
Bülbüller şevke gelir, gül açar bağrımızda
Hırslar, kinler yok olur aşkla meydanımızda
Aslanlarla ceylanlar dosttur kucağımızda...’
Hacı Bektaş-ı Veli


Gül şafağı bir sabah vakti, yağmur sonrasıydı...

‘Keseceğim seni!’ diye bir ses duyuldu. Ses,az ötede kesilmiş bir ağacın başında kavga eden iki kişiden birine aitti. Meğer sınır komşusu; ‘Keseceğim seni!’ diyen öfkeli adamın ağacını kesmiş, arazisinden bir kısmını kendi arazisine katmış. Adamın öfkeyle bağırması bundanmış. Biri kaçıyor, diğeri önüne katmış, elindeki balta ile kovalıyordu.

Yoldan geçen üç Bektaşi, bu kavgaya engel olmak ve aralarında hakemlik yapmak için arabalarını durdurdular, hızlıca onlara doğru koştular. Baltalı adam, ağacını kesen komşusunun peşini bırakmıyordu.

Üç Bektaşi, süratle baltalı adama yetişti. İçlerinden Bektaşi Babası:
“Yapma,bre kardeş!” dedi. “Haksızlık varsa düzeltilir. Bunun bedeli cana kıymak değildir.” dedi. Baltatlısı sözleriyle epey bir zaman adamın gönlünü kazanmaya çalıştı. Ağacı kesilen adam, öfkesini bir türlü yenemiyor, araya giren Bektaşi Babasına;
“Kesilmeyi hak etti bu zalim.” diyordu. “Ben, bu ağacımın altında gölgeleniyordum. Çalıştıktan sonra terimi soğutup istirahat ediyordum. Çadırı andıran gölgesinde namazımı kılıyor, yemeğimi yiyordum. Bazen dalında öten kuşların sesleriyle uyuyordum. Lütfen aramızdan çekilin, bu zalime haddini bildireyim!” diyordu.

Nice can okşayıcı sözlerden sonra Bektaşi Babası, adamın elinden baltayı aldı;
“Bu komşun, senin ağacını kesmekle hem günah, hem yasal bir suç işlemiş. Yetişmeseydik, sen de onu kesip, ondan daha büyük günah ve suç işleyecektin! Neredeyse Allah’ın evini yıkacaktın, bre can! Öfkeni yen, kendine gel!” dedi.

Öfkeli komşu, ağladı:
“Ağacımı kesti, üstelik sınırdan arazime geçti. Tarlamın güzelliğini bitirdi, yüreğimi onarılmayacak bir şekilde incitti.” dedi. “Gözüm gibi koruduğum bu ağaç, elli yılda yetişmişti.”

Bektaşi Babası:
“Biliyorum incinmişsin! Hünkârımız Hacı Bektaş-ı Veli; ‘İncinsen de incitme!’ der!‘ Düşmanının dahi insan olduğunu unutma!’ der. ‘Kendine ağır geleni başkasına yapma!’der.” dedi. Yürek fethedici sözlerden sonra zulme uğrayanı da, zulmedeni de ayrı ayrı dinledi. Bu gelen belayı nimete çevirmek için Bektaşi Babasının dilinden çıkan söz bölükleri bal ırmağı gibiydi. Arayı bulmak isteyen Bektaşilerin üçü de maddenin egemenliğinden kurtulmuş erdemli canlardı. İnsan olmanın muhteşem doruğuna ulaşmak için ham yürekleri teslim alan madde sevgisini mağlup etmişler, hoşgörü ve barışı yeşertme yolunda yürüyen
mutlu kişilerdi. İki kişinin arasını bulmak için insanın önce Yaradan’la barışık olması gerekliydi. Bektaşi Babası da, arkadaşları da Allah’la barışık gönül adamlarıydı. O’nunla barışık olmak; insanın özündeki kutlu değerleri ve yaratılış amacını bilmesi demekti.

Eylemlerine bakılırsa bu kavgalı iki komşunun ikisi de yüreklerine mayalanan kutlu emaneti unutmuştu. Sevgiye, barışa ve hoşgörüye gönüllerinde yer vermemiş ve aşk denilen büyük serveti sürgüne göndermişlerdi. O yüzden, benliklerini kuşatan kötülük, onları böyle bir sonuca götürmüştü. Ego, kin, kara düşünce ve madde hırsı erdeme galip gelince ulvî değerler hiçe sayılmıştı. Egosuna tutsak olunca can, her dem mahkûm olur, nefsine insan.

İki kavgalı komşunun arasında barışı sağlamak isteyen Bektaşi Babası:
“Bakın canlar!” dedi. “Yücelişe, insan denilen köprüyle ulaşılır! İnsanın gönlü muhteşem bir yoldur Tanrı’ya ulaşmak için. ‘Çalap’ın tahtı gönüldür.’ der Yunus. Hünkârımızda; ‘Tanrı’nın hoşnutluğunu kazanmak için insan yüreğini ele getirmek gerek.’ der!”

Ağacı kesilip mağdur edilen adam, birden ayıkıp kendine geldi:
“Yoksa siz, Bektaşi misiniz kardeşler?” dedi.

“Evet!” dedi Bektaşi Babası. Devam etti;
“Yok ise yürekte muhabbet ve sevgi/ Yıkılır Allah’ın muhteşem evi. Salıver yabana gitsin/ Özünden haberi olmayan devi,’ der, Kul Baba. Nasıl indirecektin be hey can, baltayı komşunun kafasına?”

Adam:
“Ağcımın yıktığını, sınırımı geçip arazimi çalındığını görünce öfke bana bal olup aklımın önüne geçti. Kendimi unuttum, irademe sahip olamadım. Yetişmeseydiniz bu zalim komşum, bir ağaç ve bir parça toprak için katil edecekti beni.” dedi.

Bektaşi Babası:
“Ölümlü dünyada biriniz kardeşliği unutup talanı ve gaspı seçmiş; komşusunun ağacını yıkmış. Tarlasından bir parça toprağı kendi tarlasına katmış. Diğeriniz, öfkesine yenilip bir ağaç ve iki karış toprak uğruna cana kıymaya yeltenmiş. İkiniz de, Allah’ın özünüze mayaladığı kutlu değeri unutmuşsunuz. İkiniz de büyük kayıptasınız, canlar!” dedi. Gaspçı komşunun omzuna elini attı; “Bak, ey komşunun ağacını kesip toprağını çalan ve onu inciten can kardeşim! Ne komşuna zarar ver, ne egona değer ver! İnsanları sevip gönül kazan! Seversen toprağı altına, hastalığı şifaya, belayı nimete, öfkeyi rahmete çeviren bir iksire kavuşursun. Bu da bulunmaz bir servettir.”

Bektaşi Babası, konuşurken dudaklarından bal dökülür gibiydi. İki komşu da tatlı sözleri sükûnetle dinliyordu. Bektaşi Babası, onların arasını bulmak ve barıştırmak için uğraşırken yüreğinin ışıltısı çehresine yansımış gibiydi.
“Bakın canlar! Sevginin koynunda saklıdır, erdem.” dedi. “Bir avuç toprak değil; aşk, sevgi, barış ve hoşgörü doyursun gönlünüzü. Zira bu ulvi değerler çözer, insan denilen emanetçinin maddeye tutsak büyüsünü. Hepimizi varlığın en üstünü yaratıp, akılla donatmış ve bizi kardeş ilan etmiş Yüce Tanrı. Bir kardeşin; kardeşinin malına el koymasını haram kılmıştır. Hünkârımızın; ‘Eline, beline, diline,sahip’ ilkesinden habersiz kimseler işler böyle ağır günahları. Kardeşin kardeşe zulmetmesi, küs ve dargın durması, bağrında kin ve kötülük yeşertmesi Rabb’imizin hoşnut olmadığı şeydir.

”Ağacı kesilip tarlasına tecavüz edilen adam:
“Ben, beş vakit namazımı kılarım.  ettim. Bu komşumun, bana yıllardır yaptığı kötülükleri size anlatsam günlerce bitiremem. Son yaptığı kötülük canıma tak etti.” dedi. Nice bir dem sızlanıp yakındı.

Bektaşi Babası, her ikisine de:
“Dinleyin canlar!” dedi. ‘Bir kez gönül yıktın ise/ Bu kıldığın namaz değil/ Yetmiş iki millet dahi/ Elin yüzün yumaz değil’ diyen Gönüller Sultanı Yunus’umuzun sevgi, aşk, hoşgörü ve barış ilkelerini tanısaydınız kötülük düşünemezdiniz. ‘Haccımı yaptım, namazımı kılarım.’ diyorsun. Bak, gönül dostumuz Yunus Emre ne diyor?

“Ne diyor Beyim?” diye sordu mağdur adam.

“Yunus Emre büyüğümüz; ‘Aksakallı pîr hoca/ Bilinmez hali nice/ Emek yemesin hacca/ Bir gönül yıkar ise...’ diyerek gönül kırıcı birinin halini ne güzel betimliyor.

Öfkeli adamda, komşusunun ağacını kesip arazisine tecavüz eden adam da bu tatlı sözler karşısında düşünüp, kaldı. Sonra mağdur adam, uykudan ayıkır gibi;
“Ne güzel söylemiş Yunus Emre!” dedi .“Hayran ettiniz beni onun tatlı diline, yüreğine, erdemli düşüncelerine. Keşke bizede tanıtsalardı Yunus’u.” dedikten sonra komşuna döndü; “Ama bu zalim, beni çok günaha itti bugün.” dedi.

“Bir adamı baltayla, bıçakla, kurşunla öldürmeye gerek yok. Gönlü kırmak dahi cellât olmaya yeter.‘ Birbirinizi sevmedikçe gerçek mü’min olamazsınız,’ demez mi, Hz. Peygamber? Ağaç ve toprak kavgasını bırakıp, yüreğinizdeki toprağa dönün, oraya sevgi tohumu ekin, orada sevgiyi yeşertin! Gönül toprağı, yeryüzünde Mü’minin yüz akıdır. Sevgi, barış, aşk ve hoşgörüde birleşirse yolunuz; cennette Kevser olur suyunuz. Kevser havuzunun içini semadan inen renk armonisi misk kokulu çiçekler taçlandırır. Dünyada, insanı kardeş belleyip bedelsiz sevenlerin içmesine hazırdır o bengisu. Gönül fethedenlere türlü nimetlerden oluşan bir sofra açılır Kevser havuzunun başında. Bir banarlar nimetin özüne, bir dalıp giderler mest eden sohbete. Şekere, şerbete bandırılmış söz ırmağı olur dilleri, dudakları. Nefesi gülistan, sesi baharistan olur barışık yaşayanın. Onların hoşgörü sedalarını terennüm eden nefesleriyle hoşnut olur Yüce’lerin katı.” dedi. Komşusunu üzen adama döndü; “Cehennemde sırtına yüklenecek bu ağacı ve gasp ettiğin toprağı iade etmezsen komşuna; Zebaniler, sırtına vurup taşıtırlar onları sana. Kaldıramazsın o ağır yükü.” dedi. Ve mağdura döndü; “Sen de bu komşunun kusurunu affet! Barış için elini uzat! Uzatılan el üstündür. Haydi, kucaklaşıp barışalım!” dedi. Egolarına yenik, iki adamı kucaklaştırıp barıştırdı.

Gecenin doruk noktasıydı. Arabuluculuk yapan Bektaşi Babasının dediği gibi, gönül fatihleriyle birlikte her iki komşu da rüya âleminde mezkûr havuzun başındaydı. Burası, insanların gönül evini fethetmelerinin, yıkıldığında tamir etmelerinin karşılığı bir gülistandı. Burada, insanı bedelsiz sevmenin, insanla barışık olmanın kazancı baharistandı. Mazlumun gözyaşını silmek, sedefin kulak süsleyen incisiydi. Havuzun çevresini mekân tutanlar, tohumlarını dünya âlemindeyken sevgi, kardeşlik, hoşgörü ve barışın has toprağına ekmişti. İnsan gönlüne girmeyi nafile oruçtan yeğ bellemişlerdi. Kanayan bir yaraya merhem sürmeyi Kâbe’yi ziyaret etmek kadar erdemli bilmişlerdi. Tatlı dilleriyle hatır sormuşlar, gariplerin derdine yama olmuşlardı. Hayatlarını, kırık ve buruk gönüllerin tamirine adamışlardı. Ne yüreklerine, ne lehçelerine kin, nefret ve düşmanlık bulaştırmışlardı. İnsan soyuna, alınlarını kırıştırarak bakmaktan sakınmışlardı. Kurtuluş gülistanına kök salışlarının nedeni insanı Yunusça sevmek, Mevlana gibi hoş görmek, Hacı Bektaş Veli gibi muhkem bir kardeşlik tesis etmekti. Tüm insanlığın barış ve hoşgörü nağmesi; vicdanlarının sesi, dillerinin güftesiydi. Gönül fetheden sözleri, muhteşem elmas bölükleri gibiydi. Gönül ele getirmek için sanki her öğün bal yemişler, şerbet içmişlerdi. Silahları satmışlar, keskin baltaları atmışlar, kazançlarını sevginin baltasına banmışlardı. Gözleri, şuur nurunun manzarası, kirpikleri nurdan yaratılmış kuşların kanat teleği gibiydi. ‘Yetmiş iki millete bir göz ile bakışlarının’ uzantısı gözbebeklerinde toplanmıştı. Burada her renkte, her dilde sohbet eden canlar, dönen galaksilerin mısralara dizilişi gibi omuz omuzaydı. Nefesleri amberdi. Sözcükler dökülürken dillerinden dişleri ağız okyanusunun incisi gibiydi. Sineleri, kristal bir aynaydı. İnsanı bedelsiz sevmişler, hoşgörüyle bağışlamışlardı. Nigar bahçeleri, buyruklarına o yüzden verilmişti. Şimdi Kevser havuzunun başında göz ve gönül sohbetinin mutluluğunu yaşıyorlardı. Evrensel barışta egoyu değil, güçlü iradelerini kullanmışlardı. Mevlana gibi düşünüp; ‘Sevgide güneş, dostlukta kardeş, hataları örtmede gece, tevazuda toprak, öfkede ölü gibi,’ olmuşlardı. Âşık Hüdayi gibi; ‘Canan bizim canımızdır/ Teni bizim tenimizdir/ Sevgi bizim dinimizdir/ Başka dine inanmayız,’ görüşünü bayraklaştırmışlardı. Hünkâr Hacı Bektaş-ıVeli Hazretleri gibi; ‘Her ne arar isen kendinde ara.’ İlkesinin rehberliğinde her şeyi insan gönlünde aramışlar; ‘Allah ile insan gönlü arasında perde yoktur, ’bilinciyle yaşamışlardı. Öylesine mutluydular ki; her an dinlesin diye dünyanın demir yürekli vampirleri, sükûtu yudumluyordu buyruklarına el pençeyle hazır bekleyen hizmetçileri.

 

 

 

 

 

 

 

2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Kısa Öykü Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Suriye ÖZEN “SEVGİDE GÜNEŞ DOSTLUKTA KARDEŞ” adlı öykü ile.
2.Murat TAPAR “TOHUM” adlı öykü ile.
3.Rahmi ÖZEN “GÜNEŞİ DOĞURMAYI BAŞARMAK” adlı öykü ile. 
2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Serbest Vezin Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Murat TAPAR "BARIŞA GEL SEVGİYİ BİL" adlı şiiri ile,
2.Hasan Özgür YETİŞTİRİCİ “SENİ SEN YAPAN” adlı şiir ile.
3.Cengiz SARICA "İNSAN VE SEVGİ" adlı şiir ile.
MANSİYON 1: Tülay KOÇAK "SEVGİYLE BARIŞLA YAŞAMAK GÜZELDİR" adlı şiir ile.
MANSİYON 2: Birtürk ÖZKAVAK "HACIBEKTAŞ İÇİN ÜÇLEME" adlı şiir ile.
2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Hece Vezni Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Mehmet Ali ERÖKSÜZ "KARDEŞLİK VAR BARIŞ VAR" adlı şiir ile.
2.Fikret DİKMEN “SORUYORUM" adlı şiir ile.
3.Ahmet ALAN “BİR CAN BİN CANI BESLER” adlı şiir ile.
MANSİYON 1: Kamber NAR "BARIŞ NE GÜZEL" adlı şiir ile.
MANSİYON 2: Nihat MALKOÇ "MUHABBET KERVANI" adlı şiir ile.

 

Kısa Öykü Yarışması İkincisi

Murat TAPAR

TOHUM

 

Tepedeki kızgın güneşin, buğdayları sıcak nefesiyle yalayıp sararttığı bir günde hükümet binasına hummalı bir evrak yağmuru başlamıştı. Çiçeği burnunda kaymakam göreve başlayalı henüz birkaç gün olmuştu ki herkes de alışılmadık bir hareketlilik vardı. Yer yer boyaları dökülmüş hükümet kapısının yanında ki paslanmaya yüz tutmuş istek kutusunun açılmasını ve içindekilerin doğrudan kendisine getirilmesini isteyen kaymakamın bu davranışı saçları ağarmış, beli bükülmüş emektar memurun zoruna gitmiş olmalı ki homurdanarak kutunun içindekileri aldıktan sonra kaymakamın masasının üzerine istifleyip gitmişti.

Genç ve idealist Kaymakam Fethi Bey odasına girip de masanın üzerinde yazılı dilekçeleri görünce mesleğinin heyecanıyla kalbinin kıpırdadığını hissetti. Orta şekerli kahvesinden odaya yayılan kokuyla birlikte dilekçeleri okuyor, her okuduğu kâğıttan sonra yüzünün şekli değişiyordu. Dilekçeler isimsiz olarak yazılmıştı fakat çoğu ilçenin en ücra köşesinde yer alan bir dağ köyünde ki öğretmen İsmet ile ilgiliydi. Kaymakam okudukça sinirleniyor kâh elindekini bırakıp odada birkaç tur atıyor, kâh dudaklarını kemirip galiz küfürler etmemek için kendini sıkıyor, kemikli yüzünü geriyordu. Bir süre düşündükten sonra İsmet Öğretmen ile ilgili dilekçeleri masanın üzerine yan yana ve alt alta dizdikten sonra masanın karşısına geçip, özentisiz ve yetersiz bir alfabe bilgisi ile iki ay içinde farklı zamanlarda yazılmış dilekçeler üzerinde gözlerini gezdirdi;

“Öğretmen İsmetten şikâyetçiyiz. Kadınlarımızın ahlakını bozdu…”

“Bu öğretmen çocuklarımıza hocalık yapmıyor. Özel işlerinde kullanıyor…”

“Yeni öğretmen köylünün diniyle alay ediyor. Geçen gece caminin kapısını söküp götürürken gördüm. Ayrıca ayrımcılık yapıp ermeni çocuğunu Türk çocuklarından daha çok kayırıyor. Bu adam çok tehlikelidir. Hesabını sorun…”

“Bu öğretmen bozuntusu İsmet’i hemen ya görevden alın ya da başka bir yere sürün. Çocuklara Alevilik propagandası yapmış. Daha ne kadar dilekçe yazmamız gerekiyor…”

Dilekçeleri okuyan kaymakam, odanın içinde dolanıp aylardır temizlenmeyen halının tozlarının kalkıp da camdan vuran ışıkta döne döne uçuşmalarını izlerken duyulabilecek bir sesle “O halde gidip yerinde görelim. Eğer doğruysa seni çiğ çiğ yedim öğretmen” deyip dişlerini sıkarak resmi aracına jandarma komutanını da alıp askeri cemse önde kaymakamın arabası arkada köye doğru yola çıkmışlar. Yol boyunca da bunun nasıl olabileceği konusunda kaymakam ile jandarma komutanı uzun uzadıya hasbihal etmişler ama açıkçası bir çıkar yol bulamamışlar… Köye vardıklarında onları Kara Muhtar dedikleri gür kaşlı, kel, patlıcan burunlu yüzü kahverengi köseleye çalmış köyün ağası karşılamış ve onları köy evine almış. Burada yıllardır muhtarlık babadan oğula geçtiği için köyün ağası aynı zamanda muhtarı oluyormuş. Kaymakam, Kara Muhtara neden geldiğini söyledikten sonra tüm köylünün eksizsiz halkevinin önünde toplanmasını söyleyip Öğretmen İsmet’in ayrıca ivedilikle çağrılmasını istemiş. Haberciler kapı kapı dolaşıp köylüleri çağırırken Kara Muhtar; kaymakama ve jandarma komutanına halkevini gezdirmiş. Halkevi eskiden karakol olarak kullanılan üç odalı bir binaymış. Şimdilerde bir odasında öğretmen kalırmış diğer odasını okul olarak kullanırmış. Diğer büyük oda ise köylünün önemli işlerinde kullanılırmış. Duvarında ki yağlı boya tabloları, içerdeki kitaplık, duvarda asılı olan bağlama, flüt, duvara dayalı duran resim tuvali, renk renk boyalar, kitaplığın üstünde duran dikiş kutusu ve çeşit çeşit ipler, onun üstünde duran ilk yardım dolabı… Vb. adeta o zamanın yokluk yoksulluk ortamında bir hazine gibiymiş içerisi. Onlar incelemelerini yaparlarken Öğretmen İsmet selam verip içeri girdiğinde Kara Muhtar halkevi ve okulu güçlükle nasıl bu hale getirdiğini anlatıyormuş ki eğitim için canını bile çekinmeden vereceğini adeta bir hutbe verir edasıyla yüksek sesle söylemiş. Kaymakam bu duruma belli belirsiz gülümserken, İsmet Öğretmen’e sert bir bakış atıp selamını bile kaale almamış. Öğretmen düşünceler içerisinde ne olduğunu anlamaya çalışıyormuş... Köylü toplandıktan sonra Kaymakam Fethi, elindeki dilekçeleri gösterip köylünün önünde Öğretmen İsmet’e;

“Bak öğretmen! Senin hakkında bir sürü ve oldukça vahim suçlamalar içeren şikâyet dilekçeleri yazılmış. Şimdi bunları sırayla okuyacağım. Sana konuş diyene kadar sessizce dinle” deyince

“Tamam, efendim” diyen İsmet Öğretmen kaymakama doğru pür dikkat kesilmiş;

Kaymakam ilk dilekçeyi durmadan, sabırsızlıkla, sanki bitiremeyecekmiş gibi okuyup öğretmene bakmadan köylüye dönmüş ve “Söyleyin bakalım! Öğretmen bu köyde göreve başlayalı daha üç ay bile olmamışken kadınların ahlakını nasıl bozuyormuş?” Diye sorunca kalabalıktan mırıltılar ve fısıldaşmalar yükselmiş bir an için lakin biraz sonra kalabalığı kamburuyla yararak öne doğru ilerleyen Hatice Abu, kaymakama doğru başını kaldırıp ta gök gözlerini şahin gibi dikerek

“Bak beyim! Hangi soysuz şikâyet etmiş bilmem amma bu İsmet Hoca köye geldiğinde aha bu önünde durduğun bina şu Kara Muhtar’ın ahırıydı. Sağ olsun İsmet oğlum gece gündüz demeden şehirden gelen arkadaşlarıyla çalıştı hem de kimseden bir şey istemeden. Bir de baktık ki birkaç güne bizim kötü ahır meğer ne güzel bir yere dönüşmüş. Şimdi burası hem okul hem de halkevi. Cenazesi olan da kullanıyor. Düğünü, nişanı olan da kullanıyor. Ha kadınların ahlakını bozdu demiş şikâyet eden imansız. Bak oğlum! Okul açılınca bizim bu öğretmen af edersin birkaç kızın başında bit görmüş. Allah ondan razı olsun. Bir gün çocuklarla haber salıp anneleriniz, ablalarınız, nineleriniz yarın öğleden sonra toplansın demiş. Neyse lafı uzatmayım kaymakam bey oğlum. Biz buraya toplandık bir de baktık ki Öğretmen İsmet yanında bir hemşire ile geldi. Yanlarında da bir araba sabun, çamaşır tozu getirmişlerdi. Bize bitten nasıl kurtuluruz nasıl korunuruz onu anlattıktan sonra ayıptır söylemesi hemşire kadınlara has öyle şeyler anlattı ki doğdum doğalı hiç öyle şeyler duymamıştım. Bizim buralarda kadın kısmı erkeğe hizmet için doğar sanırdık. Tarlada çalışırız evde çalışırız erkek ne isterse onu yaparız. Çoğu kadın sesini çıkaramaz anlayacağın. Hemşire bize öyle şeyler anlattı ki kendi kendime lanet olsun cahillik denen şeye dedim o gün. İnanır mısın bu öğretmen geleli torunum, yetimim Şeyma bile çeyiz hazırlamayı bıraktı da “Babaannem ben doktor olacağım” diyor. Şimdi sen söyle kaymakam oğlum kadınların bilgilenmesi kötü bir şey mi? Öğretmen ahlaksızlık mı yapmış?” deyince Kara Muhtar öyle afili bağırmış ki “Hangi soysuz köpek yaptı bunu çabuk çıksın o itin dölü” diyerek kendinden geçince bu hale son vermek isteyen Kaymakam “Anlaşıldı” deyip ikinci kâğıdı açıp okumaya başlar ve

“Söyleyin bakalım bu öğretmen hocalık yapmıyor. Özel işlerinde öğrencileri kullanıyor yazıyor, bu nedir o halde?” deyince sert bakışlı, burma bıyıklı, siyah kılları döşünden taşmış, deniz üstünde hafiften sallanan vapur gibi külhanbeyi edasıyla delikanlının biri elini kaldırıp “Beyim müsaadenizle konuşmak isterim” diyerek kaymakamın başıyla onaylamasından sonra devam eder “Ben üç ay önce mahpustan çıktım. Benim anam babam ben küçükken öldüler. Bir gardaşım var. Mahpustan çıkınca onu yanıma aldım lakin azcık elim eğridir. Elimden bir şey gelmezdi. Ondan bundan çalar çırpardım. Bir gün gardaşım Hasan, öğretmenin köydeki gençleri çağırdığını söyledi, bende gittim. Öğretmen, çocuklarla birlikte halkevinin arkasında ki bahçe de bir şeyler yetiştirecekmiş bizden yardım istedi. Önce güldük alaya aldık ama baktık ki öğretmen çok ciddi üstelik çocuklar da çok hevesli yardım edelim dedik. Köy gençleri olarak güzelce toprağı çapaladık. Bir kısmımız yeni toprak taşıdı. Bir kısmımız öğretmenle çocukların topladıkları kalın dallardan çitler yaptık. Sonra öğretmenle çay içerken bize modern tarım diye epey bir şey anlattı. O anlattıkça hevese geldim. İnanır mısınız? Efendim o günden sonra ne kadar boş toprağımız varsa öğretmenin anlattığı gibi ekime hazır hale getirdim. Sağ olsun o da şehirden tohum almış. Birlikte ektik. Efendim bu bir mucizedir bana. Daha şimdiden ürünlerim tam çıkmadan şehirdeki sebze meyve halinden birkaç kişiyle anlaştım. Bundan sonra bize fakirlik de üzülmekte yoktur, sağ olsun var olsun bana meslek öğretti…” dedi. Kaymakam jandarma komutanına dönüp “Allah Allah ne işe düştük ya hu!” diye söylenip diğer dilekçeyi jandarma komutanına verip “Yüksek sesle oku bakalım harfi harfine” dedikten sonra Jandarma Komutanı kâğıdı kaldırıp okumaya başlar

“Yeni öğretmen köylünün diniyle alay ediyor. Geçen gece caminin kapısını söküp götürürken gördüm. Ayrıca ayrımcılık yapıp ermeni çocuğunu Türk çocuklarından daha çok kayırıyor. Bu adam çok tehlikelidir. Hesabını sorun…” diye tamamladıktan sonra kaymakam köylüye bu nedir? Bunu açıklayın bakalım deyince Muhtar yine aynı coşkunlukla elindeki karaçalıyı vurarak tütünden sararmış çap dişlerini göstere göstere gözlerini pörtleterek “Aha şimdi öleceğim şuraya. Koynumuzda yılan beslemişiz resmen” diye sinirlenir. Bu sırada köyün en yaşlısı Veli Dede oturduğu sandalyeden kalkarak tüm köylünün duyacağı şekilde başlamış konuşmaya

“Kaymakam bey öncelikle hoş geldiniz. Bu dilekçeleri dinledikçe adeta kanım dondu. Yani aklım almıyor kim yapar ki böyle bir şeyi bilemiyorum. Bana Veli Emmi derler bu köylük yerde, yıllarca Almanya’da çalıştım. Emekli olunca geçen sene köyüme yerleştim. Yerleştiğim günden beridir de köy camisinde namaz kıldırır dilim döndüğünce bir şeyler anlatmaya çalışırım. Bu köyde eskiden kalma hurafeler kol geziyor. Ben anlatarak bunların önüne geçemedim. Köyde birisi hasta olsa hastaneye gitmezler de aşağı köydeki muskacıya giderler. Hayvanlar doğum yapamasa veteriner çağırmazlar da aşağı köydeki üfürükçüye koşarlar. Sağ olsun Öğretmen İsmet geleli hem öğrencileri eğitti hem de haftada iki gün ahaliyi aha bu halk evinde toplayıp aydınlattı. Bir bilseniz din adına ne cahillikler yapılıyordu bu köyde. Aşağı köydeki kendini bilmezin parayla; kılınmış namaz, tutulmuş oruç hatta birkaç kişiye cennetten tapu bile sattığını öğrendik bu toplanmalar sırasında. Neyse lafı uzatmayım. Şu cami kapısı meselesine gelince; İsmet Öğretmen bir gün caminin önünden geçerken dedim ki gel bir çayımı iç. Sağ olsun o da kırmadı beni. Bir ara ikide bir kapıya baktığını gördüm ve niye baktığını sordum. Meğer kapının bakımsız, döküntü hali dikkatini çekmiş. Dedi ki hocam benim elimden gelir iznin olursa bu kapıyı onarayım. Ben de yatsı zamanından sonra cami boşalınca gel al dedim. Aşk olsun şu İsmet Öğretmene kaymakam bey. Bizim o döküntü kapıyı öyle güzel onarmış birde üstüne boya cila atmış ki gece olunca ay üstünde kıvrak avrat gibi oynaşıyor…” dedikten sonra hem kendi kem köylü hem de kaymakam gülüşmüşler. Sonra devam etmiş Veli Emmi

“ O kapıyı öyle görünce İsmet Hoca gel şu camiye bir bakım yapalım dedim. Elinden her şey geliyor maşallah. Güzelce onardık camiyi. Bak şu ahırdan bozma halkevinin içine girersen görürsün. Adamın gecesi gündüzü yok adeta kendini ilime adamış. Önceden köyde herkes mutsuzdu. Ya bağırış, çağırış kavga sesleri ya da gamlı mutsuzluk türküleri yükselirdi. Şimdi benim kız bile flütle öyle güzel şeyler çalıyor ki sorma, hele bir İzmir marşı öğrenmiş deme keyfime. Üstelik kızım sürekli kitap oku derdim de beni dinlemezdi. Şimdi her gün okuldan geliyor. Hem flüt çalıyor hem resim yapıyor hem kitap okuyor nazar değmesin diyorum bazen. Yani bu şikâyetleri kim yaptıysa hakikaten yazıklar olsun. Cami kapısını bile anlamadan dinlemeden şikâyet etmiş ha” der.

Artık öğretmen hakkındaki iddiaların asılsız olduğuna kanaat getirmeye başlayan kaymakam son dilekçede ki çocuklara Alevilik propagandası yapıyor şikâyetinin ne demek olduğunu çocukları çağırarak “Bakın çocuklar öğretmenininiz size hiç ben aleviyim dedi mi? yâda Alevilik şudur budur gibi anlattı mı?” diye sorar. Çocukların hepsi bir ağızdan öğretmenimiz öyle bir şey anlatmadı hatta dediğiniz şey nedir bilmeyiz ki derler. Yalnız aralarından sıyrılan Hatice Abu ’nun yetim torunu Şeyma üzüm karası gözlerinin altında beliren çilli küçük burnunu kaymakama doğru dikip ince ve tiz sesiyle söz ister ve “Kaymakam abi. İsmet öğretmenimiz bize o kadar güzel davrandı, o kadar güzel şeyler öğretti ki ona ister istemez hayran kaldık. Eğer o gelmeseydi belki de babaannem ölünce ben küçük yaşımda evlenmek zorunda kalacaktım bu köy yerinde. Biz devlet ne hak hukuk ne bilmezdik öğretmenimiz öğretene kadar” der ve başını öne eğip susar. Muhtar yine kendini öne atarak “Yani kaymakam bey bu şikâyetleri yapan bence insan değil” diye söze başlayınca Hatice kadın araya girerek “ Kaymakam oğlum bu çocuklar Öğretmen İsmet’e özeniyorlarmış. Geçen hafta yan komşunun gelini Raziye ile konuşurken duymuş bizi torunum Şeyma. Raziye boşboğazlık edip bana “Kız abu bu İsmet Hoca aleviymiş biliyor musun?” Deyince bende ne yapacaksın ne olduğunu Raziye, kimseye laf düşmez, keşke herkes onun gibi olabilse demiştim de bizim bu Şeyma arkadaşlarına “Bizim öğretmen aleviymiş o halde bizde alevi olak mı” demiş. Akşam da bana deyince üzerinde durmamıştım meğer çocuklar oynarken söylemişler. Herhâlde duyan onlardan duymuş olmalı, yani öğretmenin haberi bile yok bu söylentiden.” Demiş. Bu arada beti benzi kirece çalmış Cılız Bekir tok sesiyle devam etmiş “Kaymakam amca. Benim de diyeceklerim var deyip başlatmış anlatmaya “Benim ailem bir ermeni göçmeni. Öğretmenimiz gelene kadar köyde çoğu beni hakir görür çocuklar bile aralarına almak istemezdi. Öğretmenimiz gelince evleri gezip çocukları okula gönderin dediği sırada bize de uğradı. Garip anam anlattı durumu ama öğretmen İsmet “Sen hiç canını sıkma” deyip beni okula aldı. Almakla da yetinmedi beni ilk gün sınıf başkanı yaptı. Bana o kadar çok değer verdi ki diğer çocukların gözünde değerim artı da arttı, baktım günden güne arkadaşlarım bana yaklaşıyorlar. Ne olur öğretmenimize ceza vermeyin” deyince kaymakam eliyle öğretmenin sırtını sıvazlayıp jandarma komutanına göz ile işaret ettikten sonra köylüye beklemelerini söyleyip içeri girerler. Kaymakam öğretmene dönüp “Yahu hocam aşk olsun sana. Kusura bakma dilekçeler böyle olunca gelip soruşturmak zorundaydık lakin ne umduk ne bulduk. Yalnız anlamadığım bir şey var bir anlat Allah aşkına nasıl yaptın sen bu işi. Yani bir insan nasıl bu kadar öz verili olabilir” deyince Öğretmen İsmet başlatmış anlatmaya

“Sayın kaymakamım aslında bu işin çok basit bir sırrı vardır ki o da sevmektir. Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin şu sözleri benim hayat felsefem olmuştur. Der ki “Okunacak en büyük kitap insandır.” Ben bu sözü düşündüm ve kendime sordum insan nedir diye? Cevabı yine Hünkârımın başka bir sözünden aldım o söz “Sevgi ve acıma insanlık; hiddet ve şehvet vasfı ise hayvanlıktır” sözüdür. Ben bu köye geldiğimde hiçbir şey yoktu belki ama içimde sevgi vardı. Benim büyükbabam alevi dedesiydi ve ara ara bana öğütler verirdi. Bir gün oğlum bizi farklı kılan en büyük şey nedir bilir misin? Diye sorunca ben daha çocuk aklımda bizde traktör var kimsede yok dede demiştim de az daha düşün bakalım diyerek gülmüştü. Ben sırayla bir sürü şey saymıştım fakat dedem en sonunda saçımı okşayarak “Bak evladım bizim en büyük farkımız sevmektir. Aslında biz derken insan olmaktan bahsediyorum. Bir insan kimseyi dışlamadan, ayıplamadan, dili, dini, ırkı ne olursa olsun küçümsemeden severse o herkesin sevgisini kazanır ve herkesten farklı olur. Asıl yükseklik alçakgönüllülüktedir. Onun mertebesine gerçek sevenler erişir” demişti. O gün aha şu yürek denen et parçasında öyle bir sıcaklık hissettim ki sormayın. Dedem “Oğlum bak sana anlatacağım inandığımız sevgi felsefemizi. Bu felsefe yüreğine öyle tohumlar atacak ki gittiğin her yerde sevgi açacaksın” dedi. Sonra anladım dedem kırkların Sevgisini üflemiş yüreğime. İşte o gün öyle bir tohum ekildi ki yüreğime o tohum sayesinde nereye gitsem içimde yeşeren sevginin aydınlığını dışıma yansıtmak istedim. Kendimi okumaya araştırmaya verdim. Hünkârın dediği gibi “Araştırma açık bir sınavmış” gerçekten. Araştırdıkça, öğrendikçe kendime dair sorulara cevaplar bulmaya başladım. Düşünsenize kaymakam bey şimdi şu köydeki herkes engelli ve sadece siz sağlamsınız ve bundan dolayı sizi dışlıyorlar. Ne kadar zorunuza giderdi değil mi? İşte Alevilik, Bektaşilik felsefesinde herkese sevilmeyi hak eden insan olarak bakılır, kimseye ayrımcılık yapılmaz kimse ötekileştirilmez. Bu köye geldiğimde önce kadınların eğitiminden başladım işe. Onlar ana, onlar eş, onlar abla kardeş yani onlarla bu hayat devam ediyor. Onlar deniz feneri gibidir. Onlar aydınlanırsa onların yetiştirdikleri o aydınlıkla yollarını görürler. Hacı Bektaş Velimiz ne güzel demiştir “Bizim nazarımızda kadın erkek farkı yoktur ve kadınları okutunuz zira kadınları okumayan milletler yükselemez” çünkü benim gördüğüm bu yolun özünde ilim, irfan ve insanlık sevgisi vardır. Kin, nefret, bağnazlık, kötülük, edepsizlik, haksızlık, küçümsemek, zulüm etmek bizim inancımızda yoktur. İçimizde ki sevgi tohumu adaletle ve ilimle yeşerir. Doğruluğun Dost kapısı olduğunu bildiğimden beri o kapıdan hiçbir eğrinin giremediğini gördüm ve kendim her işte doğruluğu aradım. Dedemin anlattığı Alevilikte düşmanın bile insan olarak görüldüğüne şahit oldum. Bundan dolayı bazılarımızın çocuklarına gururla barış ismini verdiklerini biliyorum. Çünkü sevginin olduğu yerde barışta oluyor. Yâda barış ortamında buram buram sevgi tütüyor. Bakın hep hünkârdan örnek veriyorum uzattım biraz ama ne demiş “Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu ve hak güneşten daha zahirdir. Hakkımda bir sürü itham olmuş ama hak olan eninde sonunda çıktı işte” der. Kaymakam duvarda asılı Atatürk resmine bakıp “Öyle güzel anlattın ki sanki Atatürk gülümsüyor bize be öğretmenim” dedikten sonra dışarı çıkar…

Kaymakam köylüye bir yanlış anlaşılma olduğunu anlatıyormuş ki atlı bir adam gelip “Kara Muhtar kim?” diye seslenince köylüler muhtarı işaret etmişler. At üstünde ki adam ceketinin iç cebinden içinde bir şey sarılı bir bez topu çıkartırken muhtarın eliyle sus işareti yaptığını gören kaymakam “Söyle bakalım nedir o elinde ki?” diye sorar. Atın üstünde ki adam “Muhtar emmiye beni aşağı köyden Cinci Şakir gönderdi. Aha bu para onun muska payıymış” deyince Kara Muhtar “İnanmayın kaymakam bey iftiradır tanımam ben o şarlatanı ” demiş. Kaymakam ise devam edip “Eee! Başka ne söyledi? De hele” diye adamı sıkıştırınca adam “Birde dedi ki hiç merak etmesin yakın zamanda yeni kaymakamın eline dilekçeler geçer o da muradına erer…” bakarlar ki muhtar adım adım geriliyor jandarma komutanı askerlere işaret edip lakabı gibi gönlü de kara olan muhtarı ve attan inen adamı cemse ye bindirtir…

Kaymakam arabasına binip te tam gidecekken camı açıp öğretmene eğilmesini işaret etmiş. Öğretmen cama doğru eğilince kaymakam “İsmet abi. Bunu sana kaymakam olarak değil insan olarak söylüyorum. Ya hu sevgiye barışa dair bir sürü şey anlattın da kafam karıştı bir an için. Kusura bakma da şu aşağı ki köyle ilgili dilekçe de okudum da sınır kavgasından, dedikodudan, birbirlerine sataşmaktan köy halkı ikiye bölünmüş. Hani demem o ki müsait olduğun günlerde seni o köye göndersek de şu senin sevgi tohumundan biraz da aşağı köye eksen…” deyip aydınlık günlere gülümseyerek, şoföre devam etmesini söyledikten sonra jandarma komutanıyla; öğretmen İsmet’in yüreğine ekilmiş sevgi tohumunun çağını nasıl aydınlattığını konuşarak yollarına devam etmişler…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Kısa Öykü Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Suriye ÖZEN “SEVGİDE GÜNEŞ DOSTLUKTA KARDEŞ” adlı öykü ile.
2.Murat TAPAR “TOHUM” adlı öykü ile.
3.Rahmi ÖZEN “GÜNEŞİ DOĞURMAYI BAŞARMAK” adlı öykü ile. 
2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Serbest Vezin Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Murat TAPAR "BARIŞA GEL SEVGİYİ BİL" adlı şiiri ile,
2.Hasan Özgür YETİŞTİRİCİ “SENİ SEN YAPAN” adlı şiir ile.
3.Cengiz SARICA "İNSAN VE SEVGİ" adlı şiir ile.
MANSİYON 1: Tülay KOÇAK "SEVGİYLE BARIŞLA YAŞAMAK GÜZELDİR" adlı şiir ile.
MANSİYON 2: Birtürk ÖZKAVAK "HACIBEKTAŞ İÇİN ÜÇLEME" adlı şiir ile.
2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Hece Vezni Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Mehmet Ali ERÖKSÜZ "KARDEŞLİK VAR BARIŞ VAR" adlı şiir ile.
2.Fikret DİKMEN “SORUYORUM" adlı şiir ile.
3.Ahmet ALAN “BİR CAN BİN CANI BESLER” adlı şiir ile.
MANSİYON 1: Kamber NAR "BARIŞ NE GÜZEL" adlı şiir ile.
MANSİYON 2: Nihat MALKOÇ "MUHABBET KERVANI" adlı şiir ile.

 

Kısa Öykü Yarışması Üçüncüsü

Rahmi ÖZEN

GÜNEŞİ DOĞURMAYI BAŞARMAK

 

[Güneş vursa yanacak, kar yağsa donacaktı. Başında fırtınalar ve dayanılmaz boralar vardı. Bedeninden çok ruhunu üşütmüşlerdi. Şartlar içinde varlığını sürdüremezdi. Toprağı, can suyuna muhtaçtı. Bir yüreğin himmetini beklerken ona müjde veren başı dumanlı dağ oldum:“Endişe etme gülüm!” dedim. “Bir öğretmen var arkanda. Yem olmayacaksın yabanın kuşuna, kurduna, kartalına!”]

Öğretmenliğimin olgun devresini yaşıyordum.

Türk Dili ve Edebiyatı dersinin bir saatini kompozisyona ayırmak yönetmelik gereğiydi. Eğitim yılının ikinci döneminde sınıfların birinde kompozisyon dersi işlerken ikinci dönemin başında başka bir şehirden nakille gelen bir öğrenciye ödevini niçin yapmadığını sordum. Sert bir dille karşılık verdi. Onun bu tavrına benden çok öğrencilerim üzüldü. Sınıf derin bir sessizliğe büründü. Yüzündeki öfkeyi ve nefreti gördüm; öğretmen olarak nasıl davranmam gerektiğini düşündüm. Yumuşak ve soğukkanlılıkla;

“Ödevinizi yapmamanın elbette bir nedeni vardır, çocuğum!” dedim.

“Bana çocuğum, diyemezsin ulan!” dedi. Sövgülü sözlerle hakaret etmeye devam etti.

Öfkeden bir hoş olmuş yüzünde ve nefret saçan gözlerinin içinde kötülüğe dair hazırlanmış çok anlamlı şeyler okudum. Bir kelime daha konuşsam bana saldıracak durumdaydı. Bedensel olarak sınıfın en güçlü, en gelişmiş öğrencisiydi. Bu tavır karşısında öğrencilerim, şaşkına dönmüştü. Hislerimle değil; akıl, düşünce ve hoşgörüyle hareket etmemin zamanıydı. Öğretmene yakışır yumuşak tavrımla bir şey olmamış gibi sınıfı süzgecimden geçirdim. Şahsıma söylenen sövgü nitelikli sözler karşısında; ‘Bu hakaret öğretmenimize asla yapılmamalıydı.’ der gibi kız öğrencilerimin bazılarının gözlerinden boncuk gibi yaşlar aktığını gördüm. Yumruklarını sıkan erkek öğrencilerin yüzlerinden; ‘İzin ver, bu densize haddini bildirelim!’ temayülü okunuyordu.

Ben, bir öğretmendim. Buna izin veremezdim. Kendime hâkim olmalı, bu öğrencinin sınıf dışı psikolojisini düşündüm. Olayı, akıl ve hoşgörü sentezi denkleminde değerlendirip bunlar olmamış gibi davranmam gerektiğine karar verdim. Lakin yaşadığım gerginlikle derse devam etmem mümkün değildi. Kürsüye geçtim; ‘Herkes istediği bir şeyle meşgul olabilir, arkadaşlar!’ dedim, sınıfı serbest bıraktım.

Ne garipti ki başka bir şehirden nakille gelen bu öğrencinin soyadıyla benim soyadım aynındı. Öğrencinin başarı ve başarısızlığını öğrenmek için bilgisayar odasına gidip ders 2 notlarına bakmayı düşündüm. Eğitim yılının birinci döneme ait notlarının tümünde başarılı görülüyordu. Garipti ki, okulumuza geldikten sonra ikinci dönem notlarının da tümü başarısızdı. Bu, dikkatimi çekmişti. Hakkında bilgi almak için Terme Lisesindeki sınıf öğretmenini telefonla aradım. ‘Aman, takılma! Sorunlu biridir. Belaya kalırsın!’ dedi. Sorunları hakkında bilgi almak istedim. Anlattıkları çok dramatik şeylerdi.

Terme, küçük bir ilçe olduğundan öğretmenlerin tamamı öğrencinin anne-baba ve üçüncü kişiyle arasında geçen yüz kızartıcı öyküyü duymuşlar. Öğrencinin aile yuvası dağılmış. Dersine giren öğretmenler, onu hayata bağlamak amacıyla notlarını yükseltip moral takviye etmeyi düşünmüşler. Tasdiknamesine yansıtılan bu şişirilmiş notlarla okulumuza gelmiş. Bizde derslerine giren öğretmen arkadaşlar; başından geçen öyküyü bilmediklerinden sınavlardan aldığı gerçek notlarını çizelgeye geçmişlerdi.

Birkaç gün sonra içimden onu takip etme arzusu doğdu. Ders çıkışı peşinden yürüdüm. Amacım; nerelere takıldığını, nerede kaldığını ve ev ortamını öğrenmekti. Son ders çıkışından sonra belli bir mesafeyle onu takibime aldım.

Varoş dedikleri kenar bir mahallede bir arsa içinde ev denilmeyecek derme çatma bir kulübeye girdi. Kaldığı yeri öğrenmek bana yetmişti. Çaktırmadan döndüm geri. Bir hafta sonra dersimin olmadığı, onunsa derste olduğu bir gün o kulübeye gittim. Kilitsiz kapısını açtım, içeri girdim. Tahta bir sedir üstünde yüzü yırtık bir yorganından başka bir şeyi yoktu. Acaba burada ne yiyor, ne içiyordu? Hayatının delikanlı çağını yaşayan bu öğrenci, bu şartlarda bu kulübede tek başına nasıl yaşıyordu?

Okuldan dönünceye kadar onu bekledim. Kulübenin duvarları delik deşikti. Bir müddet sonra düşünceli adımlarla deliklerden dışarı baktım, geldiğini gördüm. Kulübenin kapısına üç adım kala aniden çıkıp karşısına dikildim. Öfkeyle:

“Burada ne arıyorsun? Ulan, sen başımın belası mısın?” diye çantasını atıp saldırıya geçti. Pratik davranıp kollarına sarıldım. Bir müddet boğuştuk. Beni yıkmaya çalıştı. Beden yapısına bakılırsa başarması gerekirken nedense başaramadı. ‘Bir dakika dinle!’ dedim. Şefkatle kucakladım, bağrıma bastım. ‘Beni anandan, babandan biri belle ve bir dakika dinle! Sonra istediğini yap!’ dedim.

O an niyetimi anladı, bakışları yumuşadı. Ağlamaya başladı. Ağlarken içinde yanan ateşin hararetini içimde hissettim. Tutulduğu anafordan onu kurtarmak istediğimi sezmişti. ‘İçeri geçelim!’ dedim. Geçtik, tahta sedire oturduk. Yanaklarında boncuklaşan gözyaşlarını sildim. Sevgiyle yüreğime bastım. ‘İnsanoğludur!’ dedim. ‘Başı öykülerle doludur. Senin de bir öykün olmalıdır elbet! Anlat! Dinleyeyim! Belki merhem olurum.’ dedim.

Yanaklarını silerken anlamla gözlerimin içine baktı: “Ne kadar iyi bir insansınız!” dedi. “Beni doğuran kadın, hiçbir zaman silmedi gözyaşlarımı. Sizin gibi basmadı bağrına beni. Oysa ben, size çok yanlış davranmıştım, edepsizlik yapmıştım. Ne olur, bağışlayın, öğretmenim!” diye hıçkıra hıçkıra ağladı.

Her yüzün bir öykü yazdığını biliyordum. Onun öyküsünü dinlerken baba şefkatiyle başını okşadım. Ben de ağladım. Kendi kendime; ‘Ne garipmiş şu insanoğlu. Nice ilginç öyküler taşıyor başında.’ dedim.

Sınıfta yaptığı hakareti çoktan unutmuştum. Birkaç gün sonra onu o barakadan aldım, sıcak bir eve taşıdım. O evde, ona moral verecek, kol kanat gerecek, derslerinde yardımcı olacak, hayata bağlayacak güzel ruhlu bir psikoloji öğretmeni arkadaşım vardı. İkisini kardeş yaptım. İhtiyaçlarında kullanması için adına bir bankada hesap açtım; ‘Her ay, bankaya gidip okul harçlığını ve giderlerini bu hesaptan karşılayacaksın!’ dedim. Eline banka cüzdanını verip onu öğretmen arkadaşıma teslim ettim. O günden sonra hep görünmeden arkasından maddi destekte bulunarak kendimi unutturmak istedim.

… Yıllar sonra Çanakkale Şehitlerimizin anısına düzenlenen ‘Sahne Oyunları Yarışması’ için yazdığım eserim, birincilik ödülüne layık görülmüştü. Ödülümü törenle Çanakkale Valisinden alıp yerime oturduğumda uzun boylu bir genç bana doğru yaklaştı. Yanımda oturan Milli Eğitim Müdürünün kulağına bir şeyler söyledikten sonra müsaade isteyerek onu kaldırıp yerine oturdu;

“Merhaba hocam!” dedi.
Karşılık verip; ‘Merhaba!’ dedim.
“Tanıdınız mı?” diye sordu.

İyice baktım, tanıyamadığımı söyledim.
“İyi bakın, hocam! Anılarınızı hatırlayın!” dedi.

Tekrar baktım. Yine tanıyamadığımı söyledim.
“Çanakkale 18 Mart Üniversitesinde Yardımcı Doçentim.” dedi.
‘Çok güzel. Memnun oldum.’ dedim.
“Buraya sayenizde geldim hocam!” dedi.

Tanıyamadığımı, sözlerine ve davranışına anlam veremediğimi anladı:
“Lütfen anılarınızı bir daha gözden geçirin, yüzüme bir daha bakın, hocam!” dedi.

Kendimi zorladım, onu anımsatacak hiç bir şey hatırlayamadım.
‘Nereden tanışıyoruz, çıkaramıyorum. Lütfen, yardımcı olun!’ dedim.
“Samsun 19 Mayıs Lisesinde sizin soyadınızdan size ukalalık eden bir öğrenciniz var mıydı?” diye sordu.

O an, yıllar önce aramızda sınıfta geçen nahoş olay gözlerimin önünde tablolaştı. Onu yıllar, fiziken ve ruhen çok değiştirmişti. Ayağa kalktık birbirimize sarıldık. 15 yıl önce o kulübenin içindeki gibi yeniden gözyaşı döktük. Buna gözyaşı değil öz yaşı denilse daha anlamlını bulurdu.

“Okuldan atılmak dâhil her türlü cezaya müstahak iken hoşgörü ve erdemlilik gösterdiniz. Aramızda kan bağı olmadığı halde; size yaptığım saygısızlık nedeniyle cezaya müstahak iken kendi yetiminiz gibi elimden tuttunuz, bana sahip çıktınız. Özveriniz, hoşgörünüz ve sevginiz olmasaydı o anki bunalımımla bir öğretmen katili olabilirdim. Belki de babamın ölümüne neden olup beni ömür boyu utandıran suçuyla annem olacak kadının izini bulup katil olabilirdim. Ne yanında kalacak kimsem vardı, ne okuyup bu makama gelecek maddî durumum... Elinizi baba şefkatiyle uzattınız; beni katil olmaktan kurtardınız, hayata bağladınız. Şimdi uzatınız elinizi; doya doya öpeyim öğretmenim! Dudaklarıma, hayatın anlamı işte bu sevgi ve hoşgörüdür diye öğreteyim.” dedi.

Elimi öptükten sonra:
“Dudaklarım hiçbir gün böyle bir eli öpme tadı tatmadı.” deyip bana sarıldı. İrfan, sevgi, barış, kardeşlik ve hoşgörü ordusunun bir neferiydim. Ne olursa olsun hata da yapsa o bir insandı. Bana hakaret ettiyse de hoşgörüyle elimi barışa uzatıp, öğretmen olarak hayata anlam katmalıydım. O da barışın tadını öğrenmeli, gazel olup ayaklar altında ezilmemeliydi. Ham toprağına sevgi ve barış tohumu ekerek bir damla can suyuyla onu yeşertmeliydim. Öyle yaptım ve paylaşım, sevgi, hoşgörü ve barışık yaşama karakterimle bir gencin önündeki karanlığa güneşi doğurmayı başardım. Onun gencecik ruhunu donduran çözülüşü güç buzları eritmiş; sevgi, hoşgörü ve barışın can suyuyla Anadolu toprağına tutturmuş ve altın başaklara kavuşturmuştum. Oh, şairin dediği gibi; ‘Gök mavi, başak sarışın, tadı ne güzeldi, barışın…’

Başındaki fırtınalar ve döşündeki boralar, çevredeki kan emiciler ve azgın tırnaklı yırtıcılar; sevginin, hoşgörü ve barışık yaşamanın nefesinden korkarken bizler, kazanında sevgi kaynayan, tenceresinde hoşgörü pişirilen, bir eliyle alın terini silip, bir eli barışa uzanan bir ocağın Yesi’nden fırlatılan közüyle tutuşturmuştuk Anadolu’nun bağrındaki ocağımızı. Hacı Bektaş Veli Hazretlerinin ocağından yetişen sevgi, hoşgörü ve barış elçileri idik. Her karanlığa ve körlüğe yüreğimizin ışığı yansırdı. Bizim olduğumuz topraklarda hiçbir gönül mahzun kalmaz, hiçbir çiçek solmaz, hiç kimse hayata küsmezdi. Biz varsak bu yurtta; hiçbir çocuk anasız, babasız, yetim, öksüz ve sevgisiz büyümeyecekti! Çünkü biz, bu kutlu topraklarda Hacı Bektaş Veli Ocağının ilelebet yanan ve hiç sönmeyecek gür çırağlarıydık…

 

 

 

 

2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Kısa Öykü Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Suriye ÖZEN “SEVGİDE GÜNEŞ DOSTLUKTA KARDEŞ” adlı öykü ile.
2.Murat TAPAR “TOHUM” adlı öykü ile.
3.Rahmi ÖZEN “GÜNEŞİ DOĞURMAYI BAŞARMAK” adlı öykü ile. 
2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Serbest Vezin Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Murat TAPAR "BARIŞA GEL SEVGİYİ BİL" adlı şiiri ile,
2.Hasan Özgür YETİŞTİRİCİ “SENİ SEN YAPAN” adlı şiir ile.
3.Cengiz SARICA "İNSAN VE SEVGİ" adlı şiir ile.
MANSİYON 1: Tülay KOÇAK "SEVGİYLE BARIŞLA YAŞAMAK GÜZELDİR" adlı şiir ile.
MANSİYON 2: Birtürk ÖZKAVAK "HACIBEKTAŞ İÇİN ÜÇLEME" adlı şiir ile.
2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Hece Vezni Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Mehmet Ali ERÖKSÜZ "KARDEŞLİK VAR BARIŞ VAR" adlı şiir ile.
2.Fikret DİKMEN “SORUYORUM" adlı şiir ile.
3.Ahmet ALAN “BİR CAN BİN CANI BESLER” adlı şiir ile.
MANSİYON 1: Kamber NAR "BARIŞ NE GÜZEL" adlı şiir ile.
MANSİYON 2: Nihat MALKOÇ "MUHABBET KERVANI" adlı şiir ile.

 

Serbest Vezin Şiir Yarışması Birincisi

Murat TAPAR

BARIŞA GEL SEVGİYİ BİL

 

Gel ki;
Aşk ile yanarız özümüz insan
Karanlığı aydınlatır sevgimiz inan

Bil ki;
Cehaletin zifirinde başlar ışığa yakarış
Dostun çerağında ilimdir barış

Gel ki;
Herkes farklı farklı bir güzel demdir
Barış otağında canlar bir âdemdir

Bil ki; Hor bakan asla bizden değildir
Sevgimiz mazlumu tutan eldir

Gel ki; Bu yol pirin aşk yoludur
O “Hû” ki sevginin dilidir
Yanmaya canlar doyamam
Ayrılırsam deyin delidir

Bil ki;
Kuvvet vermektir kinini sele
Durma önce benliğini örsele
Kabalıkla âleme diklenirsin de
Sevgiyle boyun eğmek mesele

Gel ki;
Bakarsan fitne penceresinden
Çiçekler içinde bir hâr görünür
Sabırla geçersen sevgi cenderesinden
Belirsiz mevsimler bahar bürünür

Bil ki;
Kaçış yok hakkadır varış
Sesimiz kardeşliğe yakarış
Kimse yıkamaz bu ocağı
Harcı sevgi, temelidir barış

Gel ki;
Bedenin güzelliği dıştadır
Ruhun inceliği bakıştadır
Eğer özümüz ararsan
Mayamızda sevgi en baştadır

Ana rahmine sevgiyle düşeriz
Zorlukları sevgiyle aşarız
Zalimlik bize ölümdür
Sevgi ile canlar ölünce de yaşarız

Bil ki;
Yanarız dertlilerin derdinde
Binimiz bir oluruz Hünkâr dilinde
Karartamaz kimse çağımızı
Işığımız sevginin virdinde

Huzurdur yurdumuz ilimiz
Yakıp yıkanadır cengimiz
Esmer, sarı, beyaz fark etmez
Barıştır bizim rengimiz

Gel ki;
Fitnedir içimize ayrılığı sarış
Başlar o zaman bağımızda sararış
Burada yoktur kula kulluk
Saygı sultanlık, tacıdır barış

Bu yolda yoktur doğruluktan kaytarış
Olmamıştır seveni sevenden koparış
Adalet demişler mülkün temeline
Hak ile adaleti doğrultan eldir barış

Bil ki;
Sevgidir derdimize en büyük derman
Pir Sultan özümdür okunursa ferman
Zulüm ile yan yana yaşamayız biz
Bin kere ölsek de dilemeyiz aman

Nereye gitsem o’dur âleme sorduğum
Her güzel de onun özünü gördüğüm
Şu feleğin bizden kısmetini sorarsan
Her yaraya sevgidir merhem bildiğim

Gel ki;
Bu yol Bektaşi yoludur
Yoldaşı sevgi doludur
Cemiyle ömrümüz tatlanır
Sözümüz Dost’un balıdır

Kötünün kanı bozuktur
Meyletme ona yazıktır
Doymak istersen iki cihana
Kırkların sevgisi bitmez azıktır

Gerek yok düşmanlığa gareze
O beden ki girer bir top beze
Nerede horlanan biri varsa
Ocağımız sevgidir katılsın bize

Bil ki;
Barıştır dinimiz gerçek hakikat
Erenler sözüdür bize şeriat
Ne kar üşütür ne güneş yakar
Pirin aşkıyla bahardır tabiat

Her canlı çekermiş aslına
Gaflet döner bir gün nesline
Zulüm kurşundur muhabbete
Barış derler Bektaşi faslına

Hakkın sırrı canlarda ardır
Üçler yediler bize yârdır
Bize cefayı getiren iblis ne bilir
Pirimin gözünde kaç cennet vardır

 

 

 

 

 

2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Kısa Öykü Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Suriye ÖZEN “SEVGİDE GÜNEŞ DOSTLUKTA KARDEŞ” adlı öykü ile.
2.Murat TAPAR “TOHUM” adlı öykü ile.
3.Rahmi ÖZEN “GÜNEŞİ DOĞURMAYI BAŞARMAK” adlı öykü ile. 
2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Serbest Vezin Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Murat TAPAR "BARIŞA GEL SEVGİYİ BİL" adlı şiiri ile,
2.Hasan Özgür YETİŞTİRİCİ “SENİ SEN YAPAN” adlı şiir ile.
3.Cengiz SARICA "İNSAN VE SEVGİ" adlı şiir ile.
MANSİYON 1: Tülay KOÇAK "SEVGİYLE BARIŞLA YAŞAMAK GÜZELDİR" adlı şiir ile.
MANSİYON 2: Birtürk ÖZKAVAK "HACIBEKTAŞ İÇİN ÜÇLEME" adlı şiir ile.
2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Hece Vezni Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Mehmet Ali ERÖKSÜZ "KARDEŞLİK VAR BARIŞ VAR" adlı şiir ile.
2.Fikret DİKMEN “SORUYORUM" adlı şiir ile.
3.Ahmet ALAN “BİR CAN BİN CANI BESLER” adlı şiir ile.
MANSİYON 1: Kamber NAR "BARIŞ NE GÜZEL" adlı şiir ile.
MANSİYON 2: Nihat MALKOÇ "MUHABBET KERVANI" adlı şiir ile.

 

Serbest Vezin Şiir Yarışması İkincisi

Hasan Özgür YETİŞTİRİCİ

SENİ SEN YAPAN

 

Düşünesin bir kere be insanoğlu…
Kalbin güzelliği, dilin edebi;
Farkı yok kadını erkeği,
İnan ki biriz, birin erenleriyiz,
Kanatlanır barışın güvercini,
Derdiyle dertlen, derman ol çölünde serap misali,
Hele bir sor hatırını, diğerinin halini.

Düşünmekten alı koyma kendini be insanoğlu…
Dünya fani, ölüm ani,
Şahımız Pirlerin Piri,
Peygamber soyundan gelen erenlerin eri,
Bizleri biz yapan erenlerin gönülleri,
Kalplerde görünür Haydari Dervişleri.

Dostsun sen, dost düşünür be insanoğlu…
Nefeslerin sayılı,
Hakikat, marifet insanlığında gizli,
Sazlar eşliğinde okunur bu manzumeler nükteli,
Kutsaldır insan,
Ne bir fazlası ne bir eksiği,
Sevgimiz ve barışımız belli
Anadolu’ya Horasan’dan gelişi.

Düşündüysen yürekten aklın yerine gelir be insanoğlu…
Dili, rengi, dini ne olursa olsun iyidir hepsi,
Hakka aşkı, muhabbeti sevenleriz biz,
Tam on sekiz bin alemin tecellisi,
Seversen sen de açılır sonuna dek gönüller kapısı, penceresi,
Mademki ben de sen de bir insansak kavga niye ki?

Düşünmek seni sen yapar hissedersen be insanoğlu…
İlk koşul hor görmemek,
Karşılıksız sevmek başkasını Ali misali,
Bizim nazarımızda yoktur farkı cinsi, cibilliyeti
Düşman bile bir insan,
Nurlar içinde nurdur bil ki.
Kimselere şikayet eyleme;
Topraktan gelenin yolu toprağa gidişi.

Düşünmek yürekten, sevmek gönülden be insanoğlu…
Kalbinle kaldır semaya irfanla, ilimle ellerini,
Hoşluk bezesin seni, gündüzünü ve de geceni,
Karınca bile hu çeker avare geçirme senelerini,
Görmez misin Hak yaratmış kusursuz her şeyi.

Akıl vermiş güzel Mevlam düşünesin diye be insanoğlu…
Nereyedir dünyanın bu telaşlı gidişi?
Her gördüğünde öyle bir bir sır var ki;
Bizim sevgimiz tam da burada sinemde cemali,
Bizim yolumuz merhamet, hoş görü ve de insan sevgisi.

Düşün de sırra erenlerden ol, göklere eriş be insanoğlu…
Her bir gelen bizim dergahımızda başımız üzeri,
Evlat, ana, baba, oğlu ve de bacı, yaşlısı, genci,
O zaman bekle işte meclisinde bolluğu ve de bereketi,
Bizim hedefimiz insana olan koşulsuz salt sevgi.

Düşündün işte erenlerdensin artık be insanoğlu…
Dikkat et diline, beline, eline bizleri gibi,
Ne sümbülü, ne gülü, ne de bülbülü incitme fakiri,
De ki beni ben yapan sevgi yoktur gerisi,
Pirlere niyaz et,
Bil ki dünya nimetlerinin hepsi geçici.

Son bir kez daha düşünesin be insanoğlu…
Sevmezsen noksan kılarsın dışını, içini,
Farklılığı onun zenginliğinde,
Ayıplama sakın diğerini,
Bizim muhabbetimizde sorulmaz nereli neci,
Seni sen yapan illa ki insana olan sevgi...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Kısa Öykü Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Suriye ÖZEN “SEVGİDE GÜNEŞ DOSTLUKTA KARDEŞ” adlı öykü ile.
2.Murat TAPAR “TOHUM” adlı öykü ile.
3.Rahmi ÖZEN “GÜNEŞİ DOĞURMAYI BAŞARMAK” adlı öykü ile. 
2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Serbest Vezin Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Murat TAPAR "BARIŞA GEL SEVGİYİ BİL" adlı şiiri ile,
2.Hasan Özgür YETİŞTİRİCİ “SENİ SEN YAPAN” adlı şiir ile.
3.Cengiz SARICA "İNSAN VE SEVGİ" adlı şiir ile.
MANSİYON 1: Tülay KOÇAK "SEVGİYLE BARIŞLA YAŞAMAK GÜZELDİR" adlı şiir ile.
MANSİYON 2: Birtürk ÖZKAVAK "HACIBEKTAŞ İÇİN ÜÇLEME" adlı şiir ile.
2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Hece Vezni Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Mehmet Ali ERÖKSÜZ "KARDEŞLİK VAR BARIŞ VAR" adlı şiir ile.
2.Fikret DİKMEN “SORUYORUM" adlı şiir ile.
3.Ahmet ALAN “BİR CAN BİN CANI BESLER” adlı şiir ile.
MANSİYON 1: Kamber NAR "BARIŞ NE GÜZEL" adlı şiir ile.
MANSİYON 2: Nihat MALKOÇ "MUHABBET KERVANI" adlı şiir ile.

 

Serbest Vezin Şiir Yarışması Üçüncüsü

Cengiz SARICA

İNSAN VE SEVGİ

 

                       “Oğlanum, sen insansın, hayvanıla musahip olmagıl.”
                      
Dede Korkut – Başat Destanı Kitabı(1400 yılından önce)


İnsan dediğin adı üstüne insan gibi olmalı
İçi yaşama sevinci dolu bir toprak testi gibi
Siyim siyim serin sevgi damlacıkları sızdırmalı
Edep ile erkânı yol eyleyip
Hak hakikat kapısına varmalı
Deme durmalı En-el Hak deryasında
Yekpare vücut olmalı
Hak Âdemde Âdem Hakta
Ve narin olmalı narçiçeği gibi
Naif olmalı iğde çiçeği gibi
Işıl ışıl bakmalı dünyaya
Ak bir kuğunun gözleri gibi

İnsan dediğin insan
Sevginin derinliklerinde okyanus dalgaları olup
Hışımla vurmalı kayalara
Aşkı haykırmalı köpük köpük
Yürek duvarını dövmeli sevda ateşi küüt küüüt
Yunuslarla özgürlük kulaçları atmalı
Barış rüzgârları üflemeli kor közlere körük
Ve ışıl ışıl aydınlanmalı çerağandan insanlık

İnsan dediğin insan namerde, haine, çakala
Eğilmemeli, bükülmemeli
İnsan insana bir salkım söğüt gibi incelikten
Bir salkım üzüm gibi lezzetinden
Bir karabuğday başağı gibi olgunluğundan eğilmeli
Kar altında kardelenler gibi zorluklara inat boy vermeli
Dürüstlükten yana elif, muhabbeti Anzer balı
Ve dili mirkelam olmalı
Dünya kiri sinmemiş yayla çiçeği gibi saf ve tertemiz
İnsan dediğin insan, kaldırdı mı onurlu başını
Uzanıp gökyüzündeki kırlangıçların
Titrek kanatlarını okşamalı
Öpüp gagalarından öz öze göz göze selama durmalı
İnsan, insan gibi olmalı tepeden tırnağa insan kokmalı


Çok şükür eşref-i mahlûkat olarak yarattı yaratan
Üstünün üstünü gördü tüm mahlûkatlardan
Niyedir o zaman bu kin
Bu kibir
Senlik ben’lik ve kemlik
Nedir bu öfke
Nedir bu yürekleri kanatan nefretimsi kör testere
Şiir gibi su gibi titrek bir kelebeğin öpücüğü gibi
Bir nilüfer çiçeğinin özünde durmak varken yaşama
Dur da bir bak sudaki balıklara
Havadaki kuşlara
Çiçek yüklü ağaçlara
Her birinde var iken bir düzen
Çekerlerken aşk ile dem
Ey insanoğlu nedir sendeki bu bozuk düzen

Oysa bir selamla açılırdı mutluluğun kapıları esirgedin
Yaşadığın dört duvar arasından sevgiyi sürgün eyledin
Görgü gergefinde saf ipekten dokuyamadın bir kilim
Oysa tatlı bir gülüşle bakmaktı sokaktaki kardeşine
Yavru bir kediye ekmek doğramaktı merhamet etmedin
Geçtin sokaklardan demirsel kalplerle dilleri küflendirdin
Merhem olmak bir yaralı ceylana
Çok mu zordu sürmedin
Oysa insan in-san gibi olmalıydı adı gibi
Yar yaratan can canlar kutsal kitaplar aşkına

Söyleyin neden kilitlenir ağızları güvercinlerin
Söyleyin Âdem ile Havva’dan bu yana
Neden bitmez dünya denilen bu mahallede kavga
Niye Kabiller çoğalır da Habiller azalır söyleyin bana
Can Candaş, kan kardaş olmak
Bir olmak diri olmak iri olmak varken
Niye bu zül zulüm
Niye bu zindan,
Niye bu katransı yaşam
Niye bu gözyaşı
Uykularda akıl tutulması vahşi kurt uluması
Uykularda genizleri dağlayan bir kül rengi barut
Uykular zehir zıkkım boğazlara zıpkın saplayan bir ceberrut

Kesilmesin nefesimiz ortaçağ karanlıklarında
Don vurmasın kıran girmesin gelincik tarlalarına
Dostluklar demlensin sımsıcak kestane kokulu gecelerde
Bir beyaz hercai menekşe çiçeğinin
Gözlerinde atsın yüreklerimizin ritmi
İnsan-i kâmil dergâhında ünsiyetle pişelim
Yakalım kin ile kibri aşkın kibriti ile
Bırakın da güneşin şavkı bulaşsın elimize yüzümüze
Ay şavkı urbamız olsun fesleğen kokulu gecelerimize
Üstümüz başımız parıl parıl olsun
Çerağan şavkı boyasın tüm dünyalıları
Bırakında barış yıldızları yoldaş olsun
Gelip bağdaş kurup otursun
Aydınlığa özlem koynumuza
Ak güvercinler konsun yürek çatalımıza
Çekelim özümüzü dara
Işıl ışıl olsun kalp közümüz dosttan yana
Haydi, sıyrılıp kötülüklerden karşılıksız sevelim şek ve şüphesiz
Biz insanız insan tepeden tırnağa in-san kokmalıyız
A-nı daim merkezine akıl ile gönlü gül sularıyla gömmeliyiz
Kav olup iki çakmak taşın arasında sevgi ateşini tutuşturmalıyız

 

 

 

 

 

2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Kısa Öykü Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Suriye ÖZEN “SEVGİDE GÜNEŞ DOSTLUKTA KARDEŞ” adlı öykü ile.
2.Murat TAPAR “TOHUM” adlı öykü ile.
3.Rahmi ÖZEN “GÜNEŞİ DOĞURMAYI BAŞARMAK” adlı öykü ile. 
2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Serbest Vezin Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Murat TAPAR "BARIŞA GEL SEVGİYİ BİL" adlı şiiri ile,
2.Hasan Özgür YETİŞTİRİCİ “SENİ SEN YAPAN” adlı şiir ile.
3.Cengiz SARICA "İNSAN VE SEVGİ" adlı şiir ile.
MANSİYON 1: Tülay KOÇAK "SEVGİYLE BARIŞLA YAŞAMAK GÜZELDİR" adlı şiir ile.
MANSİYON 2: Birtürk ÖZKAVAK "HACIBEKTAŞ İÇİN ÜÇLEME" adlı şiir ile.
2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Hece Vezni Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Mehmet Ali ERÖKSÜZ "KARDEŞLİK VAR BARIŞ VAR" adlı şiir ile.
2.Fikret DİKMEN “SORUYORUM" adlı şiir ile.
3.Ahmet ALAN “BİR CAN BİN CANI BESLER” adlı şiir ile.
MANSİYON 1: Kamber NAR "BARIŞ NE GÜZEL" adlı şiir ile.
MANSİYON 2: Nihat MALKOÇ "MUHABBET KERVANI" adlı şiir ile.

 

Serbest Vezin Şiir Yarışması Mansiyon 1

Tülay KOÇAK

SEVGİYLE BARIŞLA YAŞAMAK GÜZELDİR

 

                Hacı Bektaş-ı Veli, der ki;
               “Bektaşilik sevgi ve barış üzerine kurulmuştur.”

 

Hacı Bektaş-ı Veli’nin sevgisiyiz;

Özünde insan sevgisi taşıyan,

Barışla, hoşgörüyle, dostlukla

İçimizde insanlık çiçeği yeşerten.

Bilginin ışığında yürüyerek

Gerçeğe ulaşarak yaşayan…

 

Hacı Bektaş-ı Veli’nin umuduyuz;

Yaşama sevincini, direncini,

Doğruluktan, güzellikten alan

Gönüllerde sevgiyi kalıcı kılan.

İnancın, sevginin bahçesinde

Çocuklarla, kuşlarla yaşayan…

 

Hacı Bektaş-ı Veli’nin hoşgörüsüyüz;

Engin gönüllü sevgisiyle

Bütün insanlığı kucaklayan

Güneş gibi aydınlatan.

Barışın gözleriyle bakarak

Çocukların gözyaşlarını silerek yaşayan…

 

Hacı Bektaş-ı Veli’nin sesiyiz;

Her şeyi insanda arayan

Hakkı özünde bulan,

Semahlarla yükselen.

Bir gönül bestesinde,

Sözleri bal kılarak yaşayan…

Hacı Bektaş-ı Veli’nin rüzgarıyız;

Esintisinde güvenle yarına bakılan

Ceylan ile aslanı yoldaş kılan.

Sevgi tohumları saçarak

Serin pınarlardan içerek

Bir bengisu tadında yaşayan…

 

Hacı Bektaş-ı Veli’nin güvercinleriyiz;

Kardeşlik ülkesinde

Gülen yüz, tatlı dil ile

Kanatlanan mavi sularda.

El ele gönül gönüle

Güzellikleri paylaşarak yaşayan…

 

Hacı Bektaş-ı Veli’nin gülleriyiz;

Sevgi toprağında

Yedi iklim açan

Kokusu ‘72 millete’ yayılan.

İnsanlık yolunda

İyiliklere karışarak yaşayan…

 

Hacı Bektaş-ı Veli’nin barışıyız;

Sanatın, bilimin ışığında

Kalpleri sevgide birleştiren

Kardeşlik yolunda üreterek,

Yeryüzü ile gökyüzünü buluşturan,

Yağmurlarla çiçeklerle yaşayan…







2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Kısa Öykü Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Suriye ÖZEN “SEVGİDE GÜNEŞ DOSTLUKTA KARDEŞ” adlı öykü ile.
2.Murat TAPAR “TOHUM” adlı öykü ile.
3.Rahmi ÖZEN “GÜNEŞİ DOĞURMAYI BAŞARMAK” adlı öykü ile. 
2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Serbest Vezin Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Murat TAPAR "BARIŞA GEL SEVGİYİ BİL" adlı şiiri ile,
2.Hasan Özgür YETİŞTİRİCİ “SENİ SEN YAPAN” adlı şiir ile.
3.Cengiz SARICA "İNSAN VE SEVGİ" adlı şiir ile.
MANSİYON 1: Tülay KOÇAK "SEVGİYLE BARIŞLA YAŞAMAK GÜZELDİR" adlı şiir ile.
MANSİYON 2: Birtürk ÖZKAVAK "HACIBEKTAŞ İÇİN ÜÇLEME" adlı şiir ile.
2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Hece Vezni Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Mehmet Ali ERÖKSÜZ "KARDEŞLİK VAR BARIŞ VAR" adlı şiir ile.
2.Fikret DİKMEN “SORUYORUM" adlı şiir ile.
3.Ahmet ALAN “BİR CAN BİN CANI BESLER” adlı şiir ile.
MANSİYON 1: Kamber NAR "BARIŞ NE GÜZEL" adlı şiir ile.
MANSİYON 2: Nihat MALKOÇ "MUHABBET KERVANI" adlı şiir ile.

 

Serbest Vezin Şiir Yarışması Mansiyon 2

Birtürk ÖZKAVAK

HACIBEKTAŞ İÇİN ÜÇLEME

 

Hacıbektaş dediğin üç er;
biri abdal,
biri derviş,
biri rençber.

Hacıbektaş dediğin üç mahalle;
bala gök küredir,türküsüdür,
savat yağmurudur, büyütür,
zir yer küredir, ekmeğidir şehrin.

Hacıbektaş dediğin üç hikaye;
toprağı ekindir ekenlere,
göğü güvercindir erenlere,
değirmeni yeldir bilenlere.

Hacıbektaş dediğin üç kazan kaynar;
biri derki aç kalmasın barışalım,
biri derki açık kalmasın barışalım,
biri derki kimsesiz kalmasın sarılalım.

Hacıbektaş dediğin;
eli pirimin elinde,
üç yanı düşlerle çevrili bir ülkedir,
Şehrim şiirlerin en güzel şehridir.





 

 

 

 

2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Kısa Öykü Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Suriye ÖZEN “SEVGİDE GÜNEŞ DOSTLUKTA KARDEŞ” adlı öykü ile.
2.Murat TAPAR “TOHUM” adlı öykü ile.
3.Rahmi ÖZEN “GÜNEŞİ DOĞURMAYI BAŞARMAK” adlı öykü ile. 
2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Serbest Vezin Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Murat TAPAR "BARIŞA GEL SEVGİYİ BİL" adlı şiiri ile,
2.Hasan Özgür YETİŞTİRİCİ “SENİ SEN YAPAN” adlı şiir ile.
3.Cengiz SARICA "İNSAN VE SEVGİ" adlı şiir ile.
MANSİYON 1: Tülay KOÇAK "SEVGİYLE BARIŞLA YAŞAMAK GÜZELDİR" adlı şiir ile.
MANSİYON 2: Birtürk ÖZKAVAK "HACIBEKTAŞ İÇİN ÜÇLEME" adlı şiir ile.
2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Hece Vezni Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Mehmet Ali ERÖKSÜZ "KARDEŞLİK VAR BARIŞ VAR" adlı şiir ile.
2.Fikret DİKMEN “SORUYORUM" adlı şiir ile.
3.Ahmet ALAN “BİR CAN BİN CANI BESLER” adlı şiir ile.
MANSİYON 1: Kamber NAR "BARIŞ NE GÜZEL" adlı şiir ile.
MANSİYON 2: Nihat MALKOÇ "MUHABBET KERVANI" adlı şiir ile.

 

Hece Vezni Şiir Yarışması Birincisi

Mehmet Ali ERÖKSÜZ

KARDEŞLİK VAR BARIŞ VAR

 

Ecdadı Ata’dan biz böyle geldik

Özümüzde kardeşlik var barış var

Bektaşi Veli’den dersimiz aldık

Tezimizde kardeşlik var barış var


Senlik benlik davasını sürmedik

İkiliğin menziline girmedik

Kulu kuldan ayrı gayrı görmedik

Gözümüzde kardeşlik var barış var


Rehberimiz Hacı Bektaş Velimiz

Ham kelam üretmez bizim dilimiz

İlime bilime gider yolumuz

Hızımızda kardeşlik var barış var


Namertlerden ayrı tuttuk mertleri

Bağrımıza bastık asil fertleri

Sevgiyle giderdik bütün dertleri

Sızımızda kardeşlik var barış var


Seversen bağnazlık kökünden kurur

Kin nefret sevgiye selama durur

Özdeki güzellik cemale vurur

Yüzümüzde kardeşlik var barış var


Özümüzü sözümüzle bir ettik

Sevda ateşinde bir ömür tüttük

Neslimize kardeşliği öğrettik

Kuzumuzda kardeşlik var barış var


Sevda denizinde derine daldık

Nefreti kibiri kökünden yolduk

Her yerde kardeşlik türküsü çaldık

Sazımızda kardeşlik var barış var


Sefil Eröksüz’üm menzile eriş

İlimle bilimle olur dik duruş

Hedefimiz sevgi yolumuz barış

İzimizde kardeşlik var barış var






 

 

 

 

2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Kısa Öykü Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Suriye ÖZEN “SEVGİDE GÜNEŞ DOSTLUKTA KARDEŞ” adlı öykü ile.
2.Murat TAPAR “TOHUM” adlı öykü ile.
3.Rahmi ÖZEN “GÜNEŞİ DOĞURMAYI BAŞARMAK” adlı öykü ile. 
2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Serbest Vezin Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Murat TAPAR "BARIŞA GEL SEVGİYİ BİL" adlı şiiri ile,
2.Hasan Özgür YETİŞTİRİCİ “SENİ SEN YAPAN” adlı şiir ile.
3.Cengiz SARICA "İNSAN VE SEVGİ" adlı şiir ile.
MANSİYON 1: Tülay KOÇAK "SEVGİYLE BARIŞLA YAŞAMAK GÜZELDİR" adlı şiir ile.
MANSİYON 2: Birtürk ÖZKAVAK "HACIBEKTAŞ İÇİN ÜÇLEME" adlı şiir ile.
2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Hece Vezni Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Mehmet Ali ERÖKSÜZ "KARDEŞLİK VAR BARIŞ VAR" adlı şiir ile.
2.Fikret DİKMEN “SORUYORUM" adlı şiir ile.
3.Ahmet ALAN “BİR CAN BİN CANI BESLER” adlı şiir ile.
MANSİYON 1: Kamber NAR "BARIŞ NE GÜZEL" adlı şiir ile.
MANSİYON 2: Nihat MALKOÇ "MUHABBET KERVANI" adlı şiir ile.

 

Hece Vezni Şiir Yarışması İkincisi

Fikret DİKMEN

SORUYORUM

 

Cehaleti yeryüzünden sökelim

Dört bir yana sevgi barış ekelim

Bombaları okyanusa dökelim

Beraberce kaynaşalım can cana

Soruyorum zor mu gelmek yan yana

Bakar körler gerçekleri göremez

Cahil bizim sırımıza eremez

Hakkı bilen dini, ırkı yeremez

Haber verin duymayana duyana

Soruyorum zor mu gelmek yan yana

İhanetin kuyusunu kazalım

Emperyalist oyunları bozalım

Özgürlüğü dağa taşa yazalım

Umudunu koru uyma zamana

Soruyorum zor mu gelmek yan yana

Yüreklere zerre korku girmesin

Kimse bizi ayrı gayrı görmesin

Cana kıyan muradına ermesin

Yuh çekelim şerden medet umana

Soruyorum zor mu gelmek yan yana

Yeryüzünden düşmanlıklar yok olsun

Hür yaşamak hepimize hak olsun

Aç kalmasın tüm çocuklar, tok olsun

Sebep nedir, kıysın insan insana

Soruyorum zor mu gelmek yan yana

Kaval olsun tüm kan kusan silahlar

Ölümlerin sebebidir ilahlar

Öne konsun başlardaki külahlar

Şiarımız örnek olsun cihana

Soruyorum zor mu gelmek yan yana

… der ki muhabbetle dolalım

Sazımızla deyiş, türkü çalalım

Dört bir yana güvercinler salalım

Kimler gelip göçmedi ki bu hana

Soruyorum zor mu gelmek yan yana.

 

 

 

 

2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Kısa Öykü Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Suriye ÖZEN “SEVGİDE GÜNEŞ DOSTLUKTA KARDEŞ” adlı öykü ile.
2.Murat TAPAR “TOHUM” adlı öykü ile.
3.Rahmi ÖZEN “GÜNEŞİ DOĞURMAYI BAŞARMAK” adlı öykü ile. 
2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Serbest Vezin Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Murat TAPAR "BARIŞA GEL SEVGİYİ BİL" adlı şiiri ile,
2.Hasan Özgür YETİŞTİRİCİ “SENİ SEN YAPAN” adlı şiir ile.
3.Cengiz SARICA "İNSAN VE SEVGİ" adlı şiir ile.
MANSİYON 1: Tülay KOÇAK "SEVGİYLE BARIŞLA YAŞAMAK GÜZELDİR" adlı şiir ile.
MANSİYON 2: Birtürk ÖZKAVAK "HACIBEKTAŞ İÇİN ÜÇLEME" adlı şiir ile.
2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Hece Vezni Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Mehmet Ali ERÖKSÜZ "KARDEŞLİK VAR BARIŞ VAR" adlı şiir ile.
2.Fikret DİKMEN “SORUYORUM" adlı şiir ile.
3.Ahmet ALAN “BİR CAN BİN CANI BESLER” adlı şiir ile.
MANSİYON 1: Kamber NAR "BARIŞ NE GÜZEL" adlı şiir ile.
MANSİYON 2: Nihat MALKOÇ "MUHABBET KERVANI" adlı şiir ile.

 

Hece Vezni Şiir Yarışması Üçüncüsü

Ahmet ALAN

BİR CAN BİN CANI BESLER

 

Sevilen baş tacıdır, canandan can süzülür

Hacı Bektaş dilinden, inci mercan dökülür.


Bir bakış bin söz olur, mum olur erir benlik,

Sırlı bir akit ile ruhu kaplar esenlik.


Mana deryası derin, derya dolu incidir,

Bu yolun yolcuları, en önde birincidir.


Tefekkür âlemiyle, nice perdeler kalkar,

Maddeyi aşan beşer, manaya doğru sarkar.


Sevgiye hasret iken, gönülden kucak kucak,

Biz diyemedik diye, dağıldık köşe bucak.


Düşkün için zahmetin, geçmişine şan olur,

Tut elini mazlumun, düşer perişan olur.


Hak rızası arayan, başka rıza dilemez,

Göz gönüle düşen nur, kime nasip bilemez.


Yüzyıllar ötesinden, gelir evrensel sesler,

Hacı Bektaş dilinden, bir can bin canı besler.


Her mahzun bakış bizde, sancı olur derinden,

Bir mazlumun ahıyla, oynar zemin yerinden.


Huzur bulmadan âlem, rahat uykuyu unut,

Gönül gözüyle bakan, her pervane bir umut.


Davet edilsin âlem, gönül evi şehrine,

Hayatı teslim etme, gurur kibir zehrine.


Sayılı gündür ömür, dalında solan yaprak,

Bir hoş seda gerektir, davet etmeden toprak.


Bir ana bir babadan, aslımıza varılır,

Kırık kol yen içinde, birlik harcı karılır.


Hazer et gönül yıkma, kutlu bir ferman olur,

Kendini bilen bir can, binlere derman olur.


Her insanın yüzünde, bir nakış bir dokuma,

Her biri gizem taşır, gör ki yanlış okuma.


Her renk her inanç değer, Bir mozaik bir cümbüş,

Hayatta gülen gözler, olması gereken düş.


Yılan bile teslimdir, şeker şerbet bal dile,

Güzel bakan imrenir, feryat eden bülbüle.


Tahammül ile döner, yer gök zemin kâinat,

Yaratılanı hoş gör, yakışmaz kula inat.


Geç ömür köprüsünden, huzur ile şan ile,

Maziye bak gülümse kutlu bir nişan ile.

 

 

 

 

 

 

2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Kısa Öykü Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Suriye ÖZEN “SEVGİDE GÜNEŞ DOSTLUKTA KARDEŞ” adlı öykü ile.
2.Murat TAPAR “TOHUM” adlı öykü ile.
3.Rahmi ÖZEN “GÜNEŞİ DOĞURMAYI BAŞARMAK” adlı öykü ile. 
2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Serbest Vezin Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Murat TAPAR "BARIŞA GEL SEVGİYİ BİL" adlı şiiri ile,
2.Hasan Özgür YETİŞTİRİCİ “SENİ SEN YAPAN” adlı şiir ile.
3.Cengiz SARICA "İNSAN VE SEVGİ" adlı şiir ile.
MANSİYON 1: Tülay KOÇAK "SEVGİYLE BARIŞLA YAŞAMAK GÜZELDİR" adlı şiir ile.
MANSİYON 2: Birtürk ÖZKAVAK "HACIBEKTAŞ İÇİN ÜÇLEME" adlı şiir ile.
2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Hece Vezni Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Mehmet Ali ERÖKSÜZ "KARDEŞLİK VAR BARIŞ VAR" adlı şiir ile.
2.Fikret DİKMEN “SORUYORUM" adlı şiir ile.
3.Ahmet ALAN “BİR CAN BİN CANI BESLER” adlı şiir ile.
MANSİYON 1: Kamber NAR "BARIŞ NE GÜZEL" adlı şiir ile.
MANSİYON 2: Nihat MALKOÇ "MUHABBET KERVANI" adlı şiir ile.

 

Hece Vezni Şiir Yarışması Mansiyon 1

Kamber NAR

BARIŞ NE GÜZEL

 

Gel sohbet edelim dostum seninle

Her zaman ilkeli, duruş ne güzel

Son sözün demeden herkesi dinle

Fikre değer veren, görüş ne güzel


Hünkârım bizlere ara bul demiş

Diyemezler kulun hakkını yemiş

Atam çağdaşlığı, hedef eylemiş

Şaşmadan hedefi, vuruş ne güzel


Daldan koparılmaz meyve olmadan

Ürün tam gelişmez otun yolmadan

Uygarlık yolundan, geri kalmadan

Bütün dünya ile, yarış ne güzel


Biz canı gönülden vermişiz ikrar

Sözümüz senettir, etmeyiz inkar

Her savaş sonunda acı, ölüm var

Güvercin ağzında, barış ne güzel


Sakın gönül kırma sende bilerek

Herkes mutlu olsun yüzü gülerek

Kemerbest bağlayıp dize gelerek

Erenler cemine, giriş ne güzel


Acıyla yanmasın kimsenin canı

Dostluk karşılıklı sende bir yanı

Yunus’ta söylemiş, başta insanı

Gönülden sevgiyle sarış ne güzel


Kendinden ziyade, âlemi düşün

Hep doğru çalış ki rast gele işin

Erenler yolundan çevirme başın

Hakka hakikate, eriş ne güzel


. . . . . . .. ’yim böyle gelirsin dile

Bir ömrün farkına varmadın bile

Her şeyden arınmış bir gönül ile

Pirin dergâhına, varış ne güzel

 

 

 

 

 

 

2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Kısa Öykü Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Suriye ÖZEN “SEVGİDE GÜNEŞ DOSTLUKTA KARDEŞ” adlı öykü ile.
2.Murat TAPAR “TOHUM” adlı öykü ile.
3.Rahmi ÖZEN “GÜNEŞİ DOĞURMAYI BAŞARMAK” adlı öykü ile. 
2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Serbest Vezin Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Murat TAPAR "BARIŞA GEL SEVGİYİ BİL" adlı şiiri ile,
2.Hasan Özgür YETİŞTİRİCİ “SENİ SEN YAPAN” adlı şiir ile.
3.Cengiz SARICA "İNSAN VE SEVGİ" adlı şiir ile.
MANSİYON 1: Tülay KOÇAK "SEVGİYLE BARIŞLA YAŞAMAK GÜZELDİR" adlı şiir ile.
MANSİYON 2: Birtürk ÖZKAVAK "HACIBEKTAŞ İÇİN ÜÇLEME" adlı şiir ile.
2019 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Hece Vezni Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Mehmet Ali ERÖKSÜZ "KARDEŞLİK VAR BARIŞ VAR" adlı şiir ile.
2.Fikret DİKMEN “SORUYORUM" adlı şiir ile.
3.Ahmet ALAN “BİR CAN BİN CANI BESLER” adlı şiir ile.
MANSİYON 1: Kamber NAR "BARIŞ NE GÜZEL" adlı şiir ile.
MANSİYON 2: Nihat MALKOÇ "MUHABBET KERVANI" adlı şiir ile.

 

Hece Vezni Şiir Yarışması Mansiyon 2

Nihat MALKOÇ

MUHABBET KERVANI

 

Virgül gibi eğilip ziyan etme kendini

Zalime zalim deyip çatanlardan ol dostum!

Elif gibi duranlar aşar kulluk bendini

Sevgiyi el üstünde tutanlardan ol dostum!


Tebessüm bir iksirdir, lezzet katar aşına

Mazlumların gözünün yaşını kat yaşına

Sabırla karşılık ver, ne gelirse başına

Öfkeyi bir dikişte yutanlardan ol dostum!


Hacı Bektaş Veli'nin sevgi evreninde kal

Barışın kovanında ya arı ol ya da bal

Kin odunu harlamak, odur en büyük vebâl

Muhabbetin yolundan gidenlerden ol dostum!


Aynı göğün altında mutlu olmaksa şayet...

Sevelim, sevilelim; bitsin bunca cinayet

Kâinat kitabında insan en büyük ayet

Dudaklara tebessüm katanlardan ol dostum!


Kavgayı körükleyen kor ateşte köz olsun

Zehirli aşımızı bal eyleyen söz olsun

Kaldırın yokuşları, bütün yollar düz olsun

Gönül tezgâhında aşk satanlardan ol dostum!


Sen ben kavgası bitsin, Yunusça yaşayalım

Pir Sultan Abdalların nuruyla ışıyalım

İnsanlık bayrağını göndere taşıyalım

Kardeşliğin hazzını tadanlardan ol dostum!


Kalbinde sevgi yoksa bir kuşa döner insan

Vicdanı sağırlaşır, bir taşa döner insan

İflasın eşiğine, hep başa döner insan

Muhabbet kervanını güdenlerden ol dostum!


Güllerin hatırına su verirler dikene

Şefkatle nazar eyle; dert, ıstırap çekene

Mendil olmaya çalış, gözden kan yaş dökene

Bülbül gibi şakıyıp ötenlerden ol dostum!


Umut dolu yarınlar sevgiyle karılacak

Huzurun menziline barışla varılacak

Kardeşlik temelinde bir dünya kurulacak

Sen de bu temele taş atanlardan ol dostum!